İnsanlığın Medeniyet Destanı kitaplarını, İnsanlığın Medeniyet Destanı sözleri ve alıntılarını, İnsanlığın Medeniyet Destanı yazarlarını, İnsanlığın Medeniyet Destanı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kapitalizm iktisadî ve içtimaî bir sistemdir. Bu sistemde pazar, öylesine hâkim bir konuma gelmiştir ki, insanın iş gücü de dahil her şey alınır ve satılır. İnsanın çalışma gücünü satın almakla kapitalist, yani üretim araçlarının (iş yer ve âletlerinin) sahibi, bu çalışmadan doğan ürünün tamamına kendi mülkü gözüyle bakar. Halbuki bu ürün, insanlığın bütün eski çalışmasının (bilimler, teknikler, vb.) ve yaşamakta olan insanların bedenî ve zihnî çalışmasının neticesidir.
Namaz, insanın ancak Allah’la ilişkisi yoluyla bir gerçekliğe sahip olabildiğinin bilincine varışıdır. Zekât ise bütün mülkün Allah’a ait bulunduğunu ve bütün insanların kardeş olduğunu hatırlatan ibadetin adıdır.
Çin biliminin mantık-mekanik değil, diyalektik yaklaşımı söz konusudur. "Yang" (pozitif) ile "Yin" (negatif) ilkelerinin karşılıklı etkisi olayların yegane bütünlüğünün içindeki med-cezir, etki-tepki kav ramını içerir.
Ardından, Çin biliminin dünya hakkında organik görüşü söz konusudur. Bu görüş, Demokrit’in, Descartes'ın, Laplace'in Batılı mekanikçiliğinden çok uzaklardadır. Her olay bütün diğer olaylara bağlıdır.
Bu organik model büyük bir verimlilikle kendisini göstermiştir. Nitekim Çinli bilginler (atom ve boşluk konusundaki mekanikçi teorilere değil de) sürekli alan teorilerine öncelik vermek suretiyle ilk defa pusulayı icat etmişler, med ve cezir teorisini keşfetmişlerdir.
Roma İmparatorluğu felsefede, edebiyatta ve sanatlarda esas itibariyle Grek kültürüne yeni hiçbir şey ila ve etmez ve sınırları dışında kalan bütün diğer milletlerin kültürünü (bilhassa da Hint, Pers veya Çin gibi Asya kültürlerini) tanımaz ve bilmez. Roma, egemenliğini ancak ordularının, adli ve idarî teşkilatının üstünlüğü ile göstermiştir.
Roma İmparatorluğu bütün mağlup milletleri soymak suretiyle yaşadı. Ta ki imparatorluk MS 4. yüzyılda, dış istilalardan daha ziyade iç çöküntüler ve general ve tabilerinin isyanları yüzünden son nefesini verinceye kadar... Savaşmak ve yönetmekten başka bir şey bilmeyen her toplumun dayanıksızlığı ve kırılganlığı, böylece bir kere daha gözler önüne serilmiş oldu.
Bu İslâm bilimi, modern, pozitivist Batı biliminin aksine, fen bilimlerini bilgelikten ayırmaz. Pozitivizm, gayeler ve sonsuzluğa açılış meselesini gündelik bilgiden kopuk bir metafiziğe bırakarak, bilimleri sadece tabiatı ve insanı kullanma tekniklerine indirgedi. Aynı pozitivizm, insanın gerçek susuzluğunu tatmin etmek için, sadece ve sadece arzuların sahte sonsuzluğunu ve bu arzuların aşırı ve ölçüsüz şekillerini takdim ederek, hakikî bir araçlar dininin ortaya çıkmasına yol açtı. Bilgelikten, hikmetten bu kopuş, bilimlerin geliş mesi için zorunlu muydu?