Savaş çok fazla ölüme ve ıstıraba neden olduğundan, haklı gösterilmesinin tek yolu, alternatifinin daha büyük dehşetlere neden olacağının gösterilmesidir.
Savaşın nedenleri hakkında birden fazla haklı şey söylenebilir, fakat en
gerçekçi açıklama, savaştan ayrılmaları imkansız olan militarizm ve
silahlanmanın savaşı kaçınılmaz hale getirmesidir.
İnsancıl dinler, ahlaki öğretiler ve felsefi doktrinler elbette bazı zamanlarda
insanoğlunun en kaba şekildeki varoluş mücadelesini zayıflatma işlevi görür,
fakat onu dünyada itici bir güdü olmaktan çıkarıp yok etmeyi asla
başaramayacaklardır .
Kalbimizi fantezilerle besledik,
Bunlar da kalbimizi vahşileştirdi;
Artık düşmanlıklarımız
Sevgimizden daha doyurucu . . .
W.B. Yeats
“The Stare’s Nest by My Window,”
Meditations in Time of Civil War’dan
Birleşmiş Milletler’in, Ruanda’da 2500 personeli vardı. Soykırım başladığında, Belçikalı on BM askeri öldürüldü. BM askerleri
birbirlerini kurtardılar, fakat Ruandalı kurbanları kurtarmak için
güç kullanmamaları yönünde emir almışlardı. Sonrasında BM,
270’i hariç askerlerinin hepsini geri çekti.
Ruandalı bir bakan
olan Marc Rugenera, “BM kuvveti, kriz başladığında insanlara
yardım etmek için çok az şey yaptı. Zırhlı araçları ve tankları vardı. Eğer gözleri önünde insanlar katledilirken bir şey yapmadan duracaklarsa, bu silahları niye buraya getirmişlerdi?” demişti
Halk hakkındaki diğer endişeler de savaşın gerçekliğini biraz törpüler. Bazı fotoğraflar kullanılamayacak kadar korkunçtur.
Associated Press’in reddettiği bazı Kamboçya fotoğraflarında,öldürdüğü Khmer Rouge gerillasının karaciğerini yerken gülümseyen bir asker, başı kesilmiş cesetlerin yerlerde sürüklenmesi ve bir insan kafasının saçlarından tutularak kaynar suya batırılması gibi şeyler vardı.
Birçoğumuz, bu görüntülerden korunduğumuza memnun oluruz, fakat bir savaşı desteklerken de neyle hemfikir olduğumuzu tam anlamıyla idrak edemeyiz.
Krizin Büyüklüğünü İdrak Edememek
Geriye baktığımızda, devrin devlet adamları, kontrol etmeye çalıştıkları olayların ve önlemeye çalıştıkları felaketin ölçüsüne
göre çok küçük görünürler.
O yıllarda, yalnız ölüler gülerdi,
Artık rahata ermekten mutlu:
Ve Leningrad şehri sallandı,
Zindanlarına gereksiz bir ekten ötürü.
O zamanlar tren istasyonları
Delilerin tımarhaneleriydi,;
Kısaydı lokomotiflerin
Veda şarkıları
Ölüm yıldızları çakılıydı
Üstümüzde ve masum Rusya
Kıvranıyordu kanlı postalların
Ve Kara Maria’ların tekerleri altında.
Anna Akhmatova, Requiem
Mahkumları kamplara götüren sığır vagonları, mahkum nakliyesi olarak anılmıyordu, gardiyanlar tarafından vagonların üzerine tebeşirle başka şeyler yazılmıştı. Bunlardan birinde kara bir mizah vardı: “dayanıksız tüketim malları.”