Dört tabloluk oyunda olay, en yakın şehirden yirmi kilometre uzakta, ahşap bir evin tek odasında otuz yaşında bir kadınla kırk yaşında bir erkek arasında geçer. Yağmurlu, fırtınalı bir gece vakti, çekinerek eve giren kadından az sonra, erkek de gelir; kendisini orman mühendisi Mümtaz diye tanıtır, önce kadını evin tek başına yaşayan hanımı sanırsa da, sorduğu sorulara aldığı cevaplarda ev ve eşya ile kadın arasında boşluklar görür. Erkek, bir gece için burada kalmak zorunda öldüğünü söylemiş, yatma vakti gelmiştir. Erkek, divana uzanacağı sırada inler: yaralıdır, kolu kan içindedir. Ertesi sabah kadın, kasabaya iner, yiyecek, ilâç ve gazete getirir. Eczanede dün gece fırtınadan yararlanarak, iki erkekle iki kadının, hapishaneden kaçtığını duymuştur; bundan bahseder. Konuşmaları ilerledikçe, ikisinin de aynı hapishaneden kaçtıkları ve bilmedikleri bu eve sığınmalarının bir tesadüf olduğu ortaya çıkar.