Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İsa Dogması

Erich Fromm

Öne Çıkan İsa Dogması Gönderileri

Öne Çıkan İsa Dogması kitaplarını, öne çıkan İsa Dogması sözleri ve alıntılarını, öne çıkan İsa Dogması yazarlarını, öne çıkan İsa Dogması yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çağdaş insan boş vakitlerinin büyük bir kısmını pasif bir şekilde geçirmektedir. O artık ebedi bir müşteridir; içecek, yiyecek, sigara, ders, seyahat, kitap, film "satın almakta”; tüm bunları tüketmekte, yiyip yutmaktadır. Dünya onun iştahını tatmin etmek için büyük bir nesne; büyük bir şişe, büyük bir elma, büyük bir memedir. İnsanoğlu süt çocuğu haline gelmiştir, sürekli olarak beklenti içindedir ve sürekli olarak hayal kırıklığına uğramaktadır.
İnsanlar gibi davranan makineler ve makineler gibi davranan insanlar üretip durmaktayız.
Reklam
200 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
İsa'nın yetiştiği sosyolojik çevrenin sınıfsal bir şekilde incelenmesiyle başlıyor, Baba - Oğul - Kutsal Ruh teslisindeki psikolojik alt tabandan devam ederek bu İbrahimi miti ele alıyor Fromm. Ayrıca kültür, devrim, sevgi ve cinsiyet ile ilgili bir kaç incelemesine de yer veriyor bu kitap, yani tamamen İsa hakkında değil. Kitabın ilk yarısı İsa dogması, ikinci kısmı ise kültürel ve psikolojik incelemelerden oluşuyor. Diğer okuduğum kitapları gibi , bu da gayet akıcı idi. Açıkçası sıkıcı bir dini inceleme bekliyordum ama Fromm ters köşe yaptı diyebilirim.
İsa Dogması
İsa DogmasıErich Fromm · Say Yayınları · 201743 okunma
Hayata ‘tutunmak’ başka, hayatı ‘sevmek’ bambaşka bir şeydir. Hayat yerine ölüme, tahripkârlığa ve yozlaşmaya eğilimi olan bir kişilik tipinin de var olduğunu göz önünde bulunduracak olursak bu husus daha da belirgin hale gelebilmektedir.
Sayfa 147Kitabı okudu
Herkes uyandığı takdirde peygamberlere ya da devrimci kişilik sahibi insanlara gerek kalmayacak.
Eğer bir insan Tanrı haline gelebiliyorsa, o zaman Tanrı doğal olarak tek ve ulaşılamaz bir baba olma ayrıcalığını kaybedecektir.
Reklam
İnsanoğlu giderek artan üretim ve refah seviyesine rağmen kişilik duygusunu her geçen gün kaybetmekte, böyle bir düşünce büyük ölçüde bilinçaltında olmasına karşın hayatın anlamsız olduğunu hissetmektedir. On dokuzuncu yüzyılda sorun “Tanrı’nın ölmüş” olmasıyken, yirminci yüzyılda “insanoğlunun ölmüş” olmasıdır.
Erkeğin esas korkusu başarısızlık ya da kendinden beklenen performansı gösterememek ise onu bu huzursuzluktan kurtaracak olan dürtü prestij sahibi olma arzusudur. Erkek sürekli olarak kendi kendine, sevdiği kadına, diğer tüm kadın ve erkeklere kendini ispatlamayı, kendinden beklenen her şeyi yerine getirdiğini göstermeyi derinden arzulamaktadır. Cinsel açıdan başarılı olamama korkusuna karşı kendini güvence altına almaya çalışmakta, bunun için de irade gücü, fiziki güç ve zekâ gibi başarıya ulaşmak için gerekli olan hayatın diğer tüm alanlarında rekabet halindedir. Prestij elde etmek için duyulan bu şiddetli arzuyla çok yakından bağlantılı olan bir husus da diğer erkeklere karşı gösterilen rekabetçi tavırdır. Başarısız olma ihtimaline karşı bir erkek kendini diğer erkeklerden daha iyi olduğunu kanıtlamak zorunda hissetmektedir.
Sayfa 112Kitabı okudu
Kitleler ancak acı çekmiş olan bir varlıkla özdeşleşebilirlerdi.
Özetlemek gerekirse, dinin üçlü bir fonksiyonu bulunmaktadır. Tüm insanlık için hayatın yoksun bıraktığı şeyler için bir teselli yaratmaktır. insanlığın büyük bir çoğunluğu için sınıfsal konumlarını duygusal açıdan kabul etmelerini teşvik etmektedir. topluma hakim olan azınlık açısından ise ezdikleri insanların çektiği acılar nedeniyle hissettikleri vicdan azabından kurtulmalarını sağlamaktadır.
Reklam
Bayağı iyi
Toplumumuz işleyişini düzgün bir şekilde sürdürebilmek için ne türden insanlara gereksinim duymaktadır acaba? Büyük gruplara kolay uyum sağlayabilecek ve bu gruplar içinde çalışabilecek, daha fazla tüketme arzusu taşıyan, tercihleri kolaylıkla etki altına alınabilen ve önceden tahmin edilebilecek insanlara gereksinim duyulmaktadır. Kendini
On dokuzuncu yüzyılda sorun Tanrı'nın ölmüş olmasıyken, yirminci yüzyılda insanoğlunun ölmüş olmasıdır. On dokuzuncu yüzyılda insanlık dışı olan zulüm iken, yirminci yüzyılda bunun yerini şizoid öz yabancılaşma almıştır. Geçmişteki tehlike insanların köleleştirilmesiydi, gelecekteki tehlike ise insanların robotlaşma ihtimalidir. Hiç kuşkusuz robotlar isyan etmezler, ancak insanoğlunun doğası itibariyle robotların yaşamlarını sürdürürlerken akıl sağlıklarını korumaları mümkün değildir. Efsanelerdeki ruhu olmayan topraktan oluşmuş yaratıklara, "Golem'lere dönüşürler, anlamsız bir hayat sürdürmenin sıkıntısına dayanamayacakları için dünyalarını ve kendilerini tahrip edeceklerdir.
Sıkıntı en büyük işkencelerden biridir. Cehennemi tahayyül edebilecek olsaydık sıkıntının sürekli olduğu bir yer olurdu.
İnsan giderek insan gibi hareket eden makineler ve makine gibi hareket eden insanlar yaratan robotlara dönüşmektedir.
Say YayınlarıKitabı okudu
Bugün yaşayabileceğin eğlenceyi kesinlikle yarına erteleme.
175 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.