Daha da belirgin olanı Türkiye Selçuklularında mumya geleneğinin varlığıdır. Selçuklu Sultanlarından II. Kılıç Arslan, I. Keyhüsrev, II. Süleyman Şah, III. Kılıç Arslan ve daha birçokları mumyalanmıştır. Bu durum köklü bir ananeyi ve kültürel sürekliliği belirgin bir biçimde göstermekte.
Sarmat kızları ata biniyor, ok atıyor, at üzerinde
kargı savuruyor, düşmanla savaşarak, üç düşman öldürmedikçe evlenmiyorlardı.Herodotos , Amazonların Sarmat kadın savaşçıları olduğunu bildirmektedir.
Kadınların sağ memeleri yoktur. Çünkü kızlar daha çocukken anaları , bu iş için yapılmış tunçtan bir aleti şiddetle kızdırıp sağ memeye bastırarak dağlarlar . Böylece memenin büyümesi önlenir. Bütün kuvvet sağ omuz ve kola gider.
İskitler hakkında yapılan araştırmalar bir tesadüfle başlar. XVII. yüzyılın son çeyreğinde, Sibirya'daki kurganlarda gizli kazılar yapan bazı defineciler çok kıymetli altın eserler ele geçirir. Durum I. Petro'ya ihbar edilerek eserlere el konulur ve söz konusu eserler St. Petersburg'a götürülür. Koleksiyoncular ve sanatseverler, o zamana kadar hiç görmedikleri bu değişik tarzdaki ilgi çekici eserlere hayran olurlar. Bunun hemen ardından Sibirya ve Güney Rusya'da bulunan benzer türden buluntular, bir yandan bu sanata olan ilginin daha da artmasına vesile olurken, öte taraftan da bunların, bir zamanlar Asya bozkırlarında yaşamış göçebelerin sanat eserleriyle olan benzerliğinin gündeme gelmesine sebep olurlar. Günümüzde "Göçebe Hayvan Üslubu" olarak tarif edilen bu zengin arkeolojik materyal "Bozkır Kurgan Medeniyetleri"nin tipik kültürünün başlıca ürünlerindendir.
Kaynaklardan okların zehirli olduklarını ve İskit ok zehrinin aşağı yukarı nasıl yapıldığını öğrenebiliyoruz. Zehri yapmak için İskitler, belirli zamanlarda bir cins yılanı (muhtemelen küçük engerekler) yakalar, gövdelerinin çürümesini beklerlerdi. Birtakım işlemlerden sonra zehir elde ederlerdi. Okların uçları bu zehre bulanırdı. Kanca uçlu ve zehre bulanmış bu ok uçlarından son derece korkulurdu; çünkü bunların çıkarılması son derece zordu ve çıkarma işlemi sırasında kurban çok büyük acı çekerdi. Üstelik, zehrin uzun vadeli hasara neden olduğu ve bu nedenle en küçük yaraların bile büyük ihtimalle ölümcül olduğu hesaplanırdı. Çünkü bu tür bir ok için "çifte ölüm vaat eden" tabiri kullanılmıştır.
Eski Türkler, yok olmayı , toprak olmayı bir türlü kabul edememişler , bütün fertlerini değilse bile , ulularını ve hükümdarlarını mumyalamak suretiyle , maddi varlıklarını ebedileştirmek istemişlerdir .