Gerçek şu ki bu akide, ona iman eden ümmetin, hatta genel olarak insanlığın hayatında pek büyük bir görevi yerine getirmek üzere inmiştir. Bu akide yalnızca dil ile söylenen yahut kalpte gizlenen soyut bir söz olmak üzere inmedi. Aksine o, dil ile söylenen bir şehadet, kalplerde hissedilen canlı bir duruş, insanların pratik- eki bir yaşantı olarak görecekleri gözle görülen bir realite olması için inmiştir.