Elimizde çok az kesin delil bulunsa da, mârifet teorisinin ilk Sufi yorumundaki dikkat çekici konum, Hıristiyan gnostisizmiyle temaslı olduğunu akla getirmektedir. Tasavvufu "ilâhi hakikatlerin idraki" olarak tarif eden ve bu tarifi, bu sunuşun ilk sayfasında nakledilen Maruf-ı Kerhî'nin anne-babasının, Basra ile Vâsıt arasındaki sulak Babil ovalarında ikamet eden Sâbiiler olduğu rivayeti, dikkat edilmesi gereken bir husustur. Diğer Müslüman veliler de İsm-i Âzam'ın sırlarını öğrenmişlerdi. Bu sır, çölde seyahat ederken karşılaştığı bir adam tarafından İbrahim bin Ethem'e tebliğ edilmiş, o da bu sırrı söyler söylemez Hz. Hızır'ı ve Hz. İlyas'ı görmüş. Eski Sufiler, kendi manevi üstatlarına münasip gördükleri "sıddık" kelimesini Maniheistlerden devşirmişlerdir ve Mani inancının düalizme dönüşen daha sonraki bir tasavvuf ekolü, duyu organlarıyla algılanan şeylerin çeşitliliğinin, aydınlık ve karanlığın karışımından neşet ettiği görüşünü benimsemiştir.