Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme

Ali Bardakoğlu

İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme Gönderileri

İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme kitaplarını, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme sözleri ve alıntılarını, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme yazarlarını, İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hukukun üç kademe mer'iyet/meşruiyet temelleri olmaksızın, dinî duyarlılıkların doğrudan kamu hayatına şekil vermeye başlaması; objektif ve istikrarlı bir kamu yönetimini değil, yönetici sınıfın dinî telakki ve önceliklerini yansıtan mezhebî, mahallî ve kişisel inisiyatiflerin devreye girmesi sonucunu doğurur. Bu da neticede, dinin belirli bir toplum modeline eşitlenerek siyâsallaşması ve ideolojik bir hâl alması demektir. Böyle olunca, etnisite ve ideolojilerin ayrıştırıcı rolüne dâir değerlendirme, din için de geçerli olmakta; getirdiği üst insanî ve ahlâkî değerlerle barış ve huzurun güvencesi sayılan din, birden çatışma ve ayrışma ortamının temel enstrümanı kılınabilmektedir.
Dinin, ahlâkı besleyen ve destekleyen en temel kaynak olduğu görüşü yanlış değildir. Ancak, ahlâkın yegâne kaynağının din olduğu tezi, ahlâk ve hukuk felsefesinde genel kabul görmez. Elbette her din, nazarî ve amelî ahlâkın değerlerini doğrudan veya dolaylı biçimde kapsıyor olsa da, dindar olmayı ahlâklı olmanın ön şartı görmek isabetli değildir. Gerçek dindarın ise, ahlâklı olmak gibi bir yükümlülüğü vardır.
Reklam
(...)Öyleyse, soğukkanlı bir biçimde, körü körüne taraf olmanın yol açtığı ön yargılardan kendimizi olabildiğince kurtararak, din ile ahlâk ilişkisini bugün yeniden konuşmalıyız. Hem de anlam ve önemini oldukça yüzeysel hâle getirdiğimiz ve dar bir alana sıkıştırıp âdâp biçiminde anlayıp anlattığımız ahlâktan ne anlamamız gerektiğini, bu ahlâk bizim din algımızdan ve dindarlık tarzımızdan çıkıp gitmiş ve hayatımızı düzenleyen kurallar arasında buharlaşmış ise, bunun sebeplerini açık yüreklilikle tartışabilmeliyiz.
İslâm'ın temel ilkeleri ve ahlâk değerleri ölçü alınarak yapılacak bir sıralamada, yerimiz neresi olur? Mesela, devlet kapısında bir işe girerken, kamuda bir menfaat veya imkân söz konusu olduğunda, daha ehil ve hak sahibi birinin hakkını gasbederek onun yerine geçmeyi, Allah rızası ile bağdaştırabilir miyiz? Bir cemaate, etnik veya siyasî gruba mensubiyet, hak yemeyi ve yapılanı meşrû kılabilir, hattâ cihâda çevirebilir mi?
Müslüman denince ilk akla gelen, elinden ve dilinden insanların güvende olduğu, barış ve esenlik kaynağı kimseler mi? İnsan onur ve haysiyetini, insanın asaleten sahip olduğu temel hak ve özgürlükleri, aramızda ne kadar koruyabiliyoruz? Çevre, temizlik, çalışma, üretme, paylaşım, dayanışma, dürüstlük, fırsat eşitliği, adalet ve sorumluluk konusunda karnemiz nasıl?
Akîde, inanç esaslarını gösterir ve şeriat için metafizik ve zihnî bir zemin inşâ eder. Şeriat ise, genel davranış ilkelerini bazen soyut, çoğu zaman da örnekler üzerinden gösterir. Fıkha gelince, o, şeriatın hem zaman ve zemine göre yorumunu yaparak hayata yansıtılmasını hem de kalan boşlukların, aynı bütünlük içinde doldurulmasını sağlar.
Reklam
Haaa.. :) Şahsî yorumları, din diye sunmak içiiinnn... :))
Dikkat ederseniz, mesela Türkiye'de, İlahiyat Fakültelerinde fıkıh ismi değiştirilip, 'İslâm Hukuku' yapıldı.
Sayfa 239Kitabı okudu
Hımmm.. Yorumdan ibâret olan fıkhı, din diye sundular demeeekkk... :)
Esasen amelî bir tecrübe birikimi özelliği ağır basan fıkhın itikadî alana çekilmesi ve dinî karakterinin öne çıkarılması, içinde bulunulan şartların sevk ettiği bir strateji/taktik idi. Çünkü; fıkıh, dinle ne kadar iç içe olursa, insanların itiraz etmesi de, o ölçüde en aza inmiş oluyordu.
Sayfa 239Kitabı okudu
Hımmm.. Demek, o yüzden yapamazmııışşş... :)
Aslında fıkıh, tabiî ve beşerî gelişimini sürdürebilseydi, hayattan kopmamış olur ve çağımızın sorunlarına çözüm üretmede, bize yardımcı olabilirdi. Zaten, fıkhın asıl görevi bu değil mi?
Sayfa 239Kitabı okudu
Niye yapamazdı ki?.. Okumaya devam...:)
Müslümanlar, fıkhı, hem dogmatik bir çerçevede anladılar hem de bu fıkha, XX. ve XXI. yüzyıllarda çok fazla ödev yüklediler ve hayata dâir bütün mücadelelerini, kavgalarını fıkıh üzerinden vermeye başladılar. Olan da fıkha oldu. O insanlar geçip gittiler, ama fıkhın yükü arttı. Fıkhın, bu yeni yükü taşıması için, kendisini yenilemesi gerekiyordu; yapamadı, yapamazdı da.
Sayfa 238Kitabı okudu
Reklam
Nüans?..
Fıkhın temsil ettiği hukuk kültürünün ve amelî tecrübenin gelişmesinde, "dine uygun olmasını" değil, "dine aykırı olmamasını" aramak yeterlidir.
Sayfa 236Kitabı okudu
(...)İslâm'ın üçüncü asrından itibaren, hadisle sünnet eş anlamlı kılınmaya, aynîleştirilmeye başlandı. Kitap ve sünnet şeklindeki hikmetli kavramlaştırma, Kuran ve hadis şeklindeki kavramlaştırmayla iki metne indirgendi. Sonuçta, Kuran-ı Kerim metinleştirildi, Peygamber Efendimiz'in sünneti metinleştirildi ve karşımıza normatif metinler çıktı. Halbuki, hiç kimse, hadis metinlerinin, o 23 yılık eğitim sürecini ve o süreçte olup biteni etraflıca ve bütünüyle anlattığını iddia edemez. (...)
Din-devlet-siyâset...
"(...)Müslümanların tarihsel tecrübesinde de din, devleti kuran ve şekillendiren ana öge olmamış; belki, dinin verdiği inanma gücü, zihniyet ve siyâset ahlâkı, dönemin diğer toplumlarına nispetle müslümanlara, bazı ayrıcalıklar ve olumlu özellikler kazandırmıştır. (...)"
Sayfa 139Kitabı okudu
392 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Bu kitabında, çağdaş ya da modern kavramların bilgisine de sahip olduğunu gözlemlediğim yazar; özellikle üslûp ve dil açılarından, dinî konuların ifade edilmesinde alışılagelmiş sıkıcı ve çoğu zaman faydasız cümlelerden uzak bir görüntü arz ediyor...
İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme
İslam Işığında Müslümanlığımızla YüzleşmeAli Bardakoğlu · Kuramer Yayınları · 201757 okunma
167 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.