Tevrat'ın Yaratılış Kitabı 17'nci kısımda Tanrı ile İbrahim arasındaki ahitleşme konu edilir. Burada Tanrı, İbrahim'e vaatlerde bulunur; buna karşılık, ondan ve zürriyetinden neler beklediğini anlatır. İbrahim'e yapılan vaatler arasından ikisi dikkat çekicidir: O, milletlerin babası olacaktır; yani onun soyu çoğaltılacaktır. Ayrıca Kenan Ülkesi,
"Hristiyanlığın kutsal metinlerinden bir kısmını içeren Yeni Ahit Kıtabı'na göre, 'Hristiyan' tabiri Mesih'in ölümünden (30, 33?) belirli bir zaman sonra ve Mesih'in yaşadığı coğrafyadan (Filistin) başka bir coğrafyada (Antakya'da) ortaya çıkmıştır."
"Mûte Savaşı, Müslümanlar açısından bugün de bazı araştırmacılarca yenilgi addedilmektedir. Ancak sayıca üstün düşman karşısındaki başarılı geri çekilmeyi önemli bulan bazıları ise bu savaşı zafer olarak görmüşlerdir."
Müslümanlarca yönetilen siyasi yapının kılıç zoruyla genişlediği açık bir vakıadır; ama bir din olarak İslam'ın öncelikle ve özellikle gönüllerde zafer kazanarak büyüdüğü de aşikardır. Üstelik İslam'ın Hristiyanlık karşısındaki büyük zaferini, Müslüman yönetimle açıklamak da mümkün değildir. Birinci olarak; yönetim bu hususta kimseye baskı yapmamıştır; bunu yukarıda bir kaç defa tekrarlamıştım. İkinci olarak; İslam, orta çağ boyunca Asya'nın engin bozkırlarında, Şehirlerinde, hatta en ücra köşelerinde bile, her nerede Hristiyanlık ile karşılaşmışsa, bu dine karşı galebe çalmıştır. Meşhur oryantalist Barthold, Hıristiyanlığın (doğu kilisesi özelinde) Ortaasya'da elde ettiği başarıların geçici niteliğini tasvir ederken aşağıdaki çarpıcı örneği vermiştir: "Genellikle tarihte evvelce Budist veya hıristiyan olup sonradan o dini bırakarak İslamiyeti kabul eden kavimlerin örnekleri çoktur. Fakat bunun tersi, yani evvelce İslam olupta sonradan hıristiyan veya Budist olmuş hiçbir kavim görülmemiştir.
"Doğu Hristiyan cemaatler arasında İslâmlaşma, belirli bir dönemde fevkalade boyutlara ulaşmıştır. Bunun anlamı, İslâm'ın Hristiyanlık karşısında askerî, siyasi ve dinî alanlarda zafer üstüne zafer kazandığıdır."
"Bizans iktidarı Hristiyanlar (ve hatta öteki dinlerin taraftarları) tarafından Hristiyanlığın hamisi olarak görülmüştür; dolayısıyla, Bizans üzerinde ilahi bir koruma bulunduğu kanaati çok yaygındır."
"Çağdaş Hristiyan yazarların ve modern araştırmacıların tamamı, Doğu Hristiyan birey ve cemaatlerin İslâmlaşması sürecinde baskı veya zulmün, kötü muamele ya da cezalandırmanın hiçbir biçimde bahis konusu olmadığı hususunu belirtmişlerdir."