İslam ve Hristiyanlık sözleri ve alıntılarını, İslam ve Hristiyanlık kitap alıntılarını, İslam ve Hristiyanlık en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Hristiyanlığın kutsal metinlerinden bir kısmını içeren Yeni Ahit Kıtabı'na göre, 'Hristiyan' tabiri Mesih'in ölümünden (30, 33?) belirli bir zaman sonra ve Mesih'in yaşadığı coğrafyadan (Filistin) başka bir coğrafyada (Antakya'da) ortaya çıkmıştır."
"Mûte Savaşı, Müslümanlar açısından bugün de bazı araştırmacılarca yenilgi addedilmektedir. Ancak sayıca üstün düşman karşısındaki başarılı geri çekilmeyi önemli bulan bazıları ise bu savaşı zafer olarak görmüşlerdir."
"Bizans iktidarı Hristiyanlar (ve hatta öteki dinlerin taraftarları) tarafından Hristiyanlığın hamisi olarak görülmüştür; dolayısıyla, Bizans üzerinde ilahi bir koruma bulunduğu kanaati çok yaygındır."
Tevrat'ın Yaratılış Kitabı 17'nci kısımda Tanrı ile İbrahim arasındaki ahitleşme konu edilir. Burada Tanrı, İbrahim'e vaatlerde bulunur; buna karşılık, ondan ve zürriyetinden neler beklediğini anlatır. İbrahim'e yapılan vaatler arasından ikisi dikkat çekicidir: O, milletlerin babası olacaktır; yani onun soyu çoğaltılacaktır. Ayrıca Kenan Ülkesi,
"Doğu Hristiyan cemaatler arasında İslâmlaşma, belirli bir dönemde fevkalade boyutlara ulaşmıştır. Bunun anlamı, İslâm'ın Hristiyanlık karşısında askerî, siyasi ve dinî alanlarda zafer üstüne zafer kazandığıdır."
"İmparatorluk yönetiminin Hristiyanlık yanlısı siyaseti Constantinus'un ardından da sürmüştür. (...) En sonunda da 379'da tahta çıkan I.Theodosius, kendi iktidarı döneminde Hristiyanlığı ülkenin resmî dini yapacaktır."
"Çağdaş Hristiyan yazarların ve modern araştırmacıların tamamı, Doğu Hristiyan birey ve cemaatlerin İslâmlaşması sürecinde baskı veya zulmün, kötü muamele ya da cezalandırmanın hiçbir biçimde bahis konusu olmadığı hususunu belirtmişlerdir."
"Teolojik kabulleri yönünden Hristiyanlık ile İslâm arasında hakikaten kalın duvarlar mevcuttur. Öyleyse, söz konusu iki dinin 7'nci yüzyıldan bu yana rekabet hâlinde olmaları hiç de şaşırtıcı değildir."
7'nci yüzyılda, Müslümanlarla karşılaşan Hristiyan cemaatler sadece yukarıda saydığım dört grup mudur; yoksa burada başka ihtimaller de söz konusu olabilir mi? Hristiyan dünyada İznik-Kadıköy konsilleri ekseninde belirginleş(tiril)en ana akım geleneğin dışında, daha küçük başka grupların da Müslüman askerlerin yoluna çıkmış olmaları mümkün müdür? Örneğin Ariusçuluk veya Ebionizm gibi yahut gnostisizm veya Dinamik Monarşiyanizm kabilinden inanç akımlarının taraftarları, tarihten çok zaman önce silinmişler midir; yoksa 7'nci yüzyılda onlar da yeni kurulan Müslüman devletin vatandaşları mı olmuşlardır?
"Romalı bir din olarak doğan Hristiyanlık, 4'üncü yüzyılda kilise üzerinden siyasallaşmıştır. Roma yönetimi ise bir yanda Hristiyanlaşırken öte yanda içeride ve dışarıda Hristiyanlaştırma politikası izlemeye başlamıştır."
Müslümanlarca yönetilen siyasi yapının kılıç zoruyla genişlediği açık bir vakıadır; ama bir din olarak İslam'ın öncelikle ve özellikle gönüllerde zafer kazanarak büyüdüğü de aşikardır. Üstelik İslam'ın Hristiyanlık karşısındaki büyük zaferini, Müslüman yönetimle açıklamak da mümkün değildir. Birinci olarak; yönetim bu hususta kimseye baskı yapmamıştır; bunu yukarıda bir kaç defa tekrarlamıştım. İkinci olarak; İslam, orta çağ boyunca Asya'nın engin bozkırlarında, Şehirlerinde, hatta en ücra köşelerinde bile, her nerede Hristiyanlık ile karşılaşmışsa, bu dine karşı galebe çalmıştır. Meşhur oryantalist Barthold, Hıristiyanlığın (doğu kilisesi özelinde) Ortaasya'da elde ettiği başarıların geçici niteliğini tasvir ederken aşağıdaki çarpıcı örneği vermiştir: "Genellikle tarihte evvelce Budist veya hıristiyan olup sonradan o dini bırakarak İslamiyeti kabul eden kavimlerin örnekleri çoktur. Fakat bunun tersi, yani evvelce İslam olupta sonradan hıristiyan veya Budist olmuş hiçbir kavim görülmemiştir.
"Doğu Hristiyan yazarların ekseriyeti, 'Arapların ilerleyiş ve yükselişleri' olarak gördükleri 'İslâm fetihleri' sürecini 'ceza' şeklinde algılamışlardır. Bu bağlamda, Tanrı'nın cezalandırdığı ve bunu Araplar eliyle yaptığı ileri sürülmüştür."
"Hz. Muhammed'in en fanatik düşmanları daha önce her peygamberde karşımıza çıktığı gibi, seçkin ve köşe başlarını tutan kimselerdir; Mekke'nin nüfuzlu aristokrat önderleridir."
"Hz. İsa'dan sonraki yüzyıllarda Hristiyanlığın ne olu ne olmadığı, neyi gerektirip neyi gerektirmediği, bu din çatısı altında neye inanılıp neye inanılmayacağı gibi çok temel hususlar, tüm cepheleriyle Hristiyanlar arasında tartışılmıştır."
Yoğun bir emek ürünü olan bu eser, İslâm fetihleriyle beraber karşı karşıya gelen Müslüman Araplarla Hristiyanların etkileşimini ve farklı Hristiyan cemaatlerin Müslümanlara karşı tutumlarını, kendi kaynaklarındaki veriler doğrultusunda ele almaktadır. Diğer bir deyişle eser, Hristiyanların İslâm'ı, Hz. Muhammed'i ve Müslümanları nasıl gördüklerini ve değerlendirdiklerini ortaya koymakta, iki din mensupları arasındaki ilk ilişkileri ve karşılıklı etkileşimleri okura aktarmaktadır.
Şimdiye kadar Müslümanların çağdaşı olan Hristiyanlara dair bilgiler genelde İslâm kaynaklarındaki veriler doğrultusunda ve tek yanlı olarak ele alınır veya değerlendirilirdi. Oysa bu eser, Müslümanlarla temas hâlinde olan Hristiyanlara dair bilgileri ve haberleri bizzat kendi kaynaklarındaki tarihî veriler doğrultusunda gözler önüne sermektedir. Üstelik İslâm kaynaklarına göre Hristiyan kaynaklarının çok daha erken döneme ait olduklarını da hatırlatmış olalım.