Türk sakindir. Kimseye bakmaz ve kendisine bakıldığının farkında değilmiş gibi durur; davranışında etrafındaki eşya ve insanlara karşı büyük bir kayıtsızlık görülür; yüzünde mütevekkil bir esirin hüznüne veya bir despotun soğuk gururuna benzeyen bir ifade bulunur; ikna etmeye veya kararından caydırmaya çalışacak olanı evvelâ ümitsizliğe düşürecek ne olduğunu bilmediğim sert, içine kapalı, inatçı bir şey vardır. Hülâsa olarak, kendisiyle ancak ya itaat ya tahakküm ederek yaşanabilirmiş gibi gelen ve ne kadar uzun müddet beraber yaşanırsa yaşansın yüzgöz olunmaması gerekli şu yekpâre insanların görünüşündedir. Rum, aksine, çok canlıdır ve gözlerindeki, dudaklarındaki bin gizli hareketle ruhunda olup biten herşeyi açığa vurur; başını vahşi bir at gibi sallar; yüzünde genç, bazen çocuksu bir kibir vardır; bakıldığını görürse, kendisine çekidüzen verir; bakılmazsa, kendisini göstermeye çalışır; daima rüya görüyormuş veya bir şey arzu ediyormuş gibidir; baştan sona kurnazlık ve hırs içindedir; kafasından kötü bir şey geçtiği zaman bile sevimlidir, para kesenizi emniyet etmek istemeseniz de, seve seve yardım edersiniz. Bu iki adamı yanyana görmek birinin ötekine neden bir barbar, bir mağrur, bir zalim, bir vahşi gibi göründüğünü, ötekinin de diğerinin neden hafif meşrep, sahtekâr, yaygaracı, hilekâr olduğu hükmüne vardığını ve birbirlerini karşılıklı olarak küçük görmelerinin, birbirlerinden karşılıklı olarak nefret etmelerinin gerektiğini, birbirleriyle anlaşamayacaklarını anlamaya yeter.