1874

İstanbul

Edmondo De Amicis

Quotes

See All
Her tarafta, duyguları es­rarlı bir musikî gibi okşayan ve zihni sevimli hayallerle dolduran bir beyazlık, zarif bir mimarî, bir su şırıltısı, serin bir gölge vardır. Bu sokaklardan geçerek selâtin camilerin yükseldiği büyük meydanlara gelince bu heybetli kütlelerin önünde şaşırıp kalır insan. Bunlardan herbiri muazzam bir kubbenin gözden hemen hemen saklı tuttuğu bir medrese, şifahane, mektep, kütüphane, dükkân ve hamamdan meydana gelen küçük bir şehrin merkezini teşkil eder. Çok basit gibi görünen mimarînin, aksine, her taraftan dikkati çeken birçok hususiyeti vardır.
Sayfa 38 - Türk tarih kurumu yayınlarıKitabı okudu
Türkler / Müslümanlar
Hakikaten, dış görünüşe göre hüküm verilirse, İstanbul’un Türk halkı, Avrupa’nın en medenî ve en namuslu halkı gibi görünür. İs­tanbul’un en ıssız sokaklarında bile bir yabancının tecavüze uğrama­sı tehlikesi yoktur; camiler ibadet saatlerinde bile ziyaret edilebilir ve bizim kiliselerimizi ziyaret edecek bir Türk’den daha fazla hürmet görüleceğinden emin olunabilir; kalabalıkta, küstah olması şöyle dursun, fakat fazla meraklı bir bakışa bile hiç rastlanmaz; gül­dükleri nadiren görülür, sokağın ortasında ağız dalaşı eden halk adamları da çok azdır; kapılarda, pencerelerde, dükkânlarda kadın sesi hiç duyulmaz; fuhuş, uygunsuz bir hareket hiçbir şekilde gö­rülmez; çarşıdaki vakar camidekinden hiç de az değildir; her yerde pek az hareket eder, pek az konuşurlar, şarkı, gürültülü kahkaha, halka mahsus bağırtı çağırtı duyulmaz, yolları tıkayan rahatsız edi­ci toplanmalar yoktur; yüzleri, elleri, ayakları temizdir; yırtık pır­tık elbiseler azdır, olanlar da nadiren kirlidir; bütün İçtimaî sınıflar arasında umumî ve karşılıklı bir hürmet görülür.
Sayfa 383 - Türk tarih kurumu yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Türk evi, bilindiği gibi, ikiye ayrılmıştır : harem ve selâmlık. Selâmlık erkeklere tahsis edilmiş olan kısımdır. Erkek burada çalışır, yemek yer, misafirlerini ağırlar, öğleden sonra şekerleme yapar ve gece, “kalbinde sevda sesini” duymadığı zaman, yatıp uyur. Kadın buraya asla girmez. Selâmlığın sahibi nasıl erkekse, kadın da haremin sahibidir. Haremi kadın çekip çevirir, idare eder, içeriye erkek almak hariç, ne isterse yapar.Kocasını görmek istemediği zaman başka bir gün gelmesi için terbiyeli bir cevap gönderebilir. Selâmlık haremden ekseriya bir tek kapı ve küçük bir koridorla ayrılır, bununla beraber birbirine çok uzak iki ev gibidirler. Erkekler efendi'yi ziyaret ederler, kadınlar hanım'ı görmeye giderler ama birbirlerine ne tesadüf eder, ne de seslerini işitirler, çoğu zaman birbirlerini tanımazlar. Hizmetkâr­ lar ve hemen daima mutfaklar da ayrıdır. Herkesin eğlencesi ve sar­fiyatı ayrıdır.
Sayfa 215 - Türk tarih kurumu yayınları / Türk KadınlarıKitabı okudu
İnsan ruhunda ne esrarlı ayak­lanmalar var!
Sayfa 31 - Türk tarih kurumu yayınları / köprüKitabı okudu
Pilâv Türklerin mukaddes yemeğidir, aynen Napolililerin makarnası, Arapların kuskusu, İspanyolların puchero'su gibi. Hoşu­ma giden yegâne şey, yemeğin sonunda kaşıkla içilen hoşaftı; ho­şaf, çok şekerli şurupta pişen, içine mis, gülsuyu ve ağaçkavunu suyu konan, kuru üzüm, elma, erik, vişne ve daha başka meyvalarla yapılır. Kuzu ve koyun kıyması hiçbir lezzeti kalmayıncaya kadar kaynatılarak hazırlanan başka yemekler de vardır; zeytinyağında yüzen balıklar, yaprak dolmaları, kabak tatlısı, una bulanıp kızartılmış patlıcanlar, reçeller, salamuralar, kokulu otlarla lezzet verilmiş salçalar, ceza kanununun her maddesinin altına, suçu tekrar edecek suçlular için bir bir yazılması gerekli yemekler.
Sayfa 139 - Türk tarih kurumu yayınları / MutfakKitabı okudu
Sultan III. Ahmet Çeşmesi
Bu çeşme Türk sanatının en orijinal ve en kıymetli âbidelerinden biridir. Bu bir âbide değil, zarif bir sultanın bir aşk anında İstanbul’u­nun alnına taktığı mermerden bir ziynettir. Sadece bir kadın anlatabilir bunu: kalemim böyle bir tasvir için yeteri kadar ince değil. İlk na­zarda, bir çeşme olduğu gelmez akla. Dalgalı saçakları duvarlardan taşmış ve çeşmeye biraz pagoda havası veren Çin usulü küçük bir çatıyla örtülmüş, kare şeklinde ufak bir mâbede benzer. Dört köşe­sinde yuvarlak dört küçük sütun veya daha ziyade sevimli dört küçük sebil bulunur, çatının üzerinde bunlara tekabül eden ve herbirine zarif bir alem geçirilmiş küçük, narin kubbeler vardır, bunlar ortadaki daha büyük bir kubbenin etrafına dizilmiştir. Dört duvarın herbirinde iki zarif niş, nişlerin arasında beyzî bir kemer vardır, kemer kubbe­sinin altındaki musluktan ufak bir yalağa su akar. Yapının etrafında şöyle bir kitabe görülür: “Tarihi Sultan Ahmed'in câri zebanı lüleden Aç besmeleyle iç suyu Han Ahmed'e eyle dua"
Sayfa 165 - Türk tarih kurumu yayınları / AyasofyaKitabı okudu
Reklam
Eşya yaşanan hayatı tahmin ettirir.
Sayfa 214 - Türk tarih kurumu yayınları / Türk KadınlarıKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.