Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sırlar, Ziyaretçiler, Büyüler, Doğaüstü Olaylar

İstanbul Gizemleri

Giovanni Scognamillo (Jean Gennaro)

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"İstanbul’un Kedi Kadınları’ndan söz eden Amerikalı romancı ve senaryo yazarı Guy Endore oluyor, ilk baskısını 1934’de yapan, “Paris’in Kurt Adamı” (The Werewolf of Paris) adlı kitabında."
Sayfa 17 - EpubKitabı okudu
Giovanni Jacopo Casanova
"1745’te Casanova, İstanbul’dadır, elçilikten elçiliğe ve konaktan konağa geçiyor, Hariciye Nazırlarından İsmail Efendi ile, Ali Bey ile, Venedik Büyükelçisi Francesco Venier ve Humbaracı Ahmet Paşa olarak bilinen Monsieur de Bonneval ile dostluklar kuruyor, Bailes ailesinin yanında kalıyor, aşk ve cinsellik konusunda konuşmalara, sohbetlere dalıyor. İstanbul’a neden geliyor Canasova, sadece merakından dolayı mı? Fransız araştırmacısı Jean-Louis Bernard’a bakılırsa gizemci kişiliğini o yıllarda oluşturmakta olan Casanova ya da kendine yakıştırdığı adla Seingalt Markisi, Doğu’yu görmüş ve Doğu’da yaşamış bir “magus,” bir “sihirbaz” kimliğine sahip olduğunu kanıtlayabilmek için İstanbul’a kadar uzanmayı uygun görüyor."
Sayfa 69 - Gizemciler İstanbul'da, EpubKitabı okudu
Reklam
'Merkez' işlevini gören her mekan, kapsamı ne olursa olsun, çekici bir güce sahiptir, bir mıknatıs gibi işler. Aynı zamanda bu merkez bir depolama noktasıdır, değişik kaynaklardan tarihsel bir süreç içinde edinen bilgilerin, kültürlerin kat kat toplandıkları bir ardiye, bir arşiv. Ya da yaşayan ve somut bir bellek. Böyle bir yaklaşım içinde Bizans, Batı'yı depoladıysa Fetih sonrası İstanbul'u da Doğu'yu depoladı ve Tanzimat'tan başlamak üzere Doğu ile Batı'yı.
Sayfa 180Kitabı okudu
Kan ve plasma satın alıp "Türk hastahanelerine ve Kızılay'a pazarlıyor
Yıllar yılı vampir konusunu araştıranlar tarafından "güvenilir " bir kaynak olarak bakılan ,seçkilerde yer alan yazıya göre Kazıklı Voyvoda soyundan olan Kont Alexander Cephesi Romanya'lı olup 1947 yılında kızıl saçlı eşi Olga ile birlikte Istanbula yerleşiyor...bir özel "kan bankası"kuruyor..
Sayfa 24 - Altın kitaplar /1993 ilk baskıKitabı okudu
İstanbul’un bir farkı ve bir özelliği vardır, her zaman olmuştur. İstanbul bir kültür, medeniyet ve bunlardan oluşan bir inanışlar potasıdır. Doğu ve Batının değişmeyen bir buluşma, kaynaşma noktası, bir odak noktası ve ola ki “manyetik” bir alan.
“Müslümanlar derler ki: Ayasofya, Muhammed peygamberin zamanında bir zelzeleden yıkılmış, tamire kalkıştıklarında kubbeyi bir türlü tutturamamışlar. Sonunda, Hızır’ın öğüdünü dinleyerek, peygamberin tükrüğü, Zemzem suyu ve Mekke toprağı ile karıştırılmış bir harç sayesinde kubbe yapılabiliyor. Evliya Çelebi’ye göre, tapınağın “Terleyen Direk” diye adlanan sütununun altında karılmış bu harç. Büyük kubbeden sarkan altından top kandili, bu mucizeye bir saygı anısı olarak Fatih astırmıştı.
Reklam
ESKİLERİN GİZEMLERİ
Fethedilen İstanbul'dan önce bir Bizans vardır ya da bir Doğu Roma İmparatorluğu ve ondan önce de bir Bizans öncesi, gide gide mitolojinin inanışlarına, efsanelerine ve Olimpos'un tanrılarına kadar varan. Çok gerilere gidip M.Ö. 667 yılına ulaştığımızda karşımıza ilk Byzantion'u kuran Megara'lılar çıkıyor. Ya daha daha öncesi? Ya Bizans'tan ve İstanbul'dan çok önce buralara kadar gelip yerleşen Keltler? Her insanın yaşamı -ve kendisi- nasıl ki zamanla çözülen veya hiç çözümlenmeyen, aksine derinleşen bir gizem ise kentlerin yaşamı ve geçmişi de bir başka gizemdir özellikle İstanbul gibi «merkez» olan kentler için. İstanbul'u 1550'lerde ziyaret eden Flaman gezgincisi Ogier Ghisen von Busbeek kendine bir soru sorar: «Bütün dünyanın başkenti burası mı?» diye. Ve Fransız ozanı Alphonse de Lamartine bir yorumda bulunur: «Doğa burasını dünyanın başkenti olmak için yaratmışa benziyor» diyerek. İstanbul'a gelip heyecanlar geçiren çoğu Batılıların görüşüdür. bu ve bu görüşün ne denli doğru olduğunu İstanbul'da yaşayan bizler herkesten daha iyi biliyoruz.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.