Okurken başlarda sıkıldığım, sonunu zor getirdiğim bir kitap oldu benim için; İstanbul treni. Konunun yavaşlığı ve kişilerin karmaşık yapısı bunun en önemli nedenini oluştururken, özellikle yazarın çapraz karşılaştırma tekniği bunun altında yatan diğer önemli bir neden olarak göstermem mümkündür.
Konuya gelince, yazar iki dünya savaşı arasındaki dönemde var olan siyasi, toplumsal, ekonomik ve sosyal hayatı arka plana yerleştirirken, özellikle zengin bir Yahudi, idealist bir devrimci, realist bir gazeteci, anarşist bir hırsız ve maddiyatçı bir revü kızı üzerinden dönemin Avrupa’sının Antisemitizm, Komünizm, Irkçılığa bakış açısını gözler önüne sermeye çalışmaktadır. İdeallerin Real politikaya uygulanmasında var olan ciddi sıkıntıları üzerinde yoğunlaşan yazar, tren seferi boyunca bu farklı kahramanların yazgılarının yol boyunca birbirlerine karşı etkileşimi ve karışımını okuyucuya aktaramaya çalışmaktadır.
Dönemin Avrupa’sında yaşanan çarpık ilişikleri, devlete sadakati ve insanların başkalarına karşı görevlerini merak edenlerin, zorlanarak da olsa okumalarını önermek istiyorum.