Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İstanbul'da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri

Osman Cemal Kaygılı

İstanbul'da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri Gönderileri

İstanbul'da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri kitaplarını, İstanbul'da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri sözleri ve alıntılarını, İstanbul'da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri yazarlarını, İstanbul'da Semai Kahveleri ve Meydan Şairleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
''Adam aman.. ka..çalım.. Müsadeniz olursa artık buradan kaçalım Lâkin bizim kaçmamızdan gelmesin halka çalım.'' * Acem İsmail
''..semaici Zil İzzet aynı zamanda o vaktin en usta muammacılarından sayılırdı. İşte onun 'kayık küreği' manasından gelen bir muamması: * Geçen bir nesne gördüm sallanır bî-ruh durur Kim ona el vurursa kuyruğuyla sallanır Bunun canlı oluşu dar dibinden bağlıdır Bu muammâ değil lâkin bir ağacın dalıdır. * Bu yazı üç yahut dört köşe süslü bir tahtanın üzerine yazılıp kurdeleler, çiçeklerle süslendikten sonra kahvenin tavanına asılır; bunu halledenlere bir lira, beş lira, sırasına göre on lira mükâfatlar vaat edilir ve bunu kim hallederse hem mükâfatı alır hem onun adı bütün çalgılı kahvelerde aylarca çalkalanırdı.''
Reklam
Şu da bir mizahi semainin başlığıdır ki alt tarafını bulamadım: * Efendim tar nasip tecelli taksirat mantar Senin o bildiğin kantar niçin böyle yalan tartar.?''
''Üsküdarlı Vasıf'ın meşhur semailerinden biridir: * Efendim yoktur emsalin bulunmaz bir güzelsin sen Nedir maksudun ey canım beni böyle üzersin sen Adûyü bed-likalarla niçin daim gezersin sen Seni ben sevmişim candan velâkin bî-habersin sen Otursam reh-güzarında selam vermez geçersin sen Görünce bendeni yavrum neden çeşmin süzersin sen * (Nakarat) Gidip ağyara yar oldu benim halim harap oldu Seninle gezdiğim gül-zâr kararmış bir tür-âb oldu * Vasıf'ın bu semaisinin sonundaki iki satırlık nakarat bazen şu şekilde de okunurmuş:* * Bugünlerde senin tavrın bana gayet merak oldu Seninle içtiğim meyler niçin nar-ı firak oldu''
''Çalgılı kahvelerde önce işe mani ile başlanırdı. Fakat asıl mani, koşma, semai faslı başlamadan önce muzika başlardı. Yukarıda yazdığım gibi klarnet, bir çığırtma denilen ince tahta düdük, bir çift nara, bir darbuka, bir zilli maşadan ibaret olan kahve muzikası en önce bir marş çalardı ve bu marş ekseriyetle alafranga marşlardan biri idi. Son zamanlarda ''İspanyol Marşı'' dedikleri bir marşla Maçiç İspanyol pek moda olmuştu. Bu marştan sonra ya bir polka ya polka ayarında bir-iki şey daha çalınıp nihavent makamından kıvrak ve alafrangaya yakın şarkılarla, kantolara geçilir, daha sonra çiftetelli gibi oyun havaları, alaturka bazı halk şarkıları çalınıp söylenir, bunların arkasından da kahve her taraftan gelen misafirlerle tamamıyla yükü alınca mani havası ile manilere başlanırdı. Bazen yarım, bazen bir saat kadar süren mani faslı çok defa alaylar, kahkahalar arasında birtakım atışmalar, birbirlerini bastırmalar, birbirlerini tehzil ve hicvetmeler içinde geçer; sonra sırasıyla koşma, semai, divan, yıldız, destan, kalenderiye geçilirdi.''
''..Tersaneli Ahmet Reis ki şimdi iki gözü kör olduğu halde Karagümrük'te oturan yetmişlik ve perişan bir ihtiyardır. Bir zamanlar tersanenin en iyi ustalarından ve zamanın en namlı ve acar tulumbacılarından olan Ahmet Baba, şu yepyeni manisini geçen akşam bana bunlara dair bazı izahat verdikten sonra söyledi. (..): * Adam adam..cı..nacak.. Felek kökten budadı vurdu bir acı nacak Ellere ben acırken ben oldum acınacak. * Ve bunu söylemesi ile birlikte hıçkırarak yanımdan kalktı, sopasına dayanarak uzaklaştı.''
Reklam
''Gene bir gün ya Beşiktaşlılar yahut Çeşmemeydanlılar ile Eyüp civarındaki manici ve semaiciler arasında bir rekabet başlamış, nihayet Bakırköylü Zil İzzet, Acem İsmail'in partilerinden olan Eyüplülere taş atan şu çok meşhur manisini söyleyerek onlardan hınç almış: * Adam aman.. İ...yi...bin İşte meydan, işte at, biner isen iyi bin Dört köşede meşhurdur dilencisi İyib'in.!
Adam aman..di..dedir.. Hakiki aşk ehlinin dildarı nadidedir. Dildar için kanlı yaş akıtan na..didedir * Gedâî
Çalgılı kahvelerde ara sıra divan şairlerinden Enderunlu Vasıf gibilerin eserleri de okunup çalınır; fakat bunların halk şiirlerine vezin ve eda itibarı ile en yakın olanları seçilirdi. Çalgılı kahvelerde Emrah, Zihnî Seyranî, Gevherî, Âşık Ömer, Kuloğlu adlarını bilmeyenler bulunabilirdi. Ancak Dertli'yi hemen hemen herkes bilir, tanır ve ona tapınırdı. Bunun için Dertli'nin: * Haraba kul olduk bezm-i âlemde Dünyada olsak da olmasak da bir Düşdük çare nedir dame âlemde Azâd olsak da bir olmasak da bir * diye başlayan meşhur koşması okunup çalınırken bütün başlar yere eğilir, gözler yarı kapanır, gövdeler put kesilirdi. Sonra yine Dertli'nin: * Sâkıyâ camında nedir bu esrar Etti bir katresi mestâne beni Şarab-ı lâlinde ne keyfiyet var Söyletir efsâne efsâne beni * diye başlayan ve kesik kerem şeklinde bestelenip terennüm edilen koşmasıyla Gevherî'nin: * Bâd-ı sabâ yâre benden selam et Mübarek hatırın sor suâl eyle Vurup huzuruna feth-i kelâm et Bana var mı meyli gör suâl eyle * matlalı koşması söylenirken kahvenin içi inim inim inlerdi.
On dokuzuncu asrın meşhur saz şairlerinden Dertli İbrahim, Tavukpazarı''ndaki Âşıklar Kahvesi'nin tavanına asılan şairane bilmeceyi hallederek, o zaman saz şairlerinin reisliğini aldıktan sonra, ortaya onun kadar kuvvetli bir saz şairi çıktığını pek bilmiyoruz. Zaten kendisiyle beraber o devirde âşık tarzının üstatları olan Bayburtlu Zihnî, Erzurumlu Emrah ve Seyrani gibi birkaç şairden başka, bunlar ayarında bir saz şairini edebiyat kitapları da kaydetmediği gibi böyle bir şairden tam anlayışla ve bilişle bahsedene de tesadüf olunmuyor. Yalnız, öteden beri şuradan buradan, şundan bundan ve çoğu derme çatma bilgilerle yarım yamalak dinlediğimiz bazı mani, semai, koşma, destan, kalenderi söyleyenler de vardır ki, onların da şahsiyetleri tam manasıyla tebellür etmiş ve eserleri toplanmış değildir.
39 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.