Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İsteme ve Tasarım Olarak Dünya (Cep boy)

Arthur Schopenhauer

İsteme ve Tasarım Olarak Dünya (Cep boy) Gönderileri

İsteme ve Tasarım Olarak Dünya (Cep boy) kitaplarını, İsteme ve Tasarım Olarak Dünya (Cep boy) sözleri ve alıntılarını, İsteme ve Tasarım Olarak Dünya (Cep boy) yazarlarını, İsteme ve Tasarım Olarak Dünya (Cep boy) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Biz bu seçime sevi diyoruz. İki sevgili arasındaki artıp duran sevgi, gerçekte gelecekteki bireyin daha şimdiden yaşamak istemesidir. Sevgililer bu yeni bireyi dünyaya getirebilirler, getirmek de isterler. Gözleri özlemle buluştuğu andan başlayarak yeni bir yaşamın ateşi yakılır. O kendisini gelecekteki uyumlu, iyice bütünlüklü bireysellik olarak duyurur. Sevgililer, bundan sonra, yalnızca bu birey olarak yaşamak için gerçek bir birliğe, eriyip birleşmeye özlem duyarlar. Bu özlem, dünyaya getirdikleri çocukta doyurulur. Bu çocukta ana babadan geçenler eriyip bir varlıkta bir olmuşlardır. Onlar böylece yaşamayı sürdürür.
İnsanın istekleri ateşlidir, hatta hayvanlarınkinden bile ateşlidir; insanlarda istekler tutku düzeyine yükselir. Gene de insan bilinci sürekli, baskın biçimde yerli yerinde kalır; tasarımlarla, düşüncelerle doludur.
Reklam
Doğa, bireyi değil yalnızca türü gözetir. O yalnızca türü korumak için ciddi ciddi çalışıp didinir; tohumun aşırı bolluğuyla, üreme dürtüsünün bütün gücüyle, türü savurganca destekler. Doğa için bireyin bir değeri yoktur, olamaz da; çünkü burada onun krallığında sonsuz zaman, sonsuz uzam vardır, olanaklı bireylerin sayısı da sonsuzdur. Bu yüzden, her zaman bireyi düşmeye bırakmaya hazırdır. Dolayısıyla, birey, en sudan rastlantıyla, binlerce değişik biçimde yıkıma uğrar; üstelik bu daha en baştan onun yazgısıdır. Bireyin yıkımı, türü korumaya hizmet ettiği anda, doğa onu bu yıkıma götürür. Böylece doğa, örtbas etmeden şu büyük doğruluğu bildirir: Bireylerin değil, yalnızca ideaların gerçekliği vardır.
Alınan her solukta içimize sızmaya çalışan ölümü savuşturur, böylece her saniye onunla savaşırız; ayrıca daha uzun aralarla yediğimiz her öğünle, uyuduğumuz her uykuyla, kendimizi her ısıtmamızla ölümü dışarı atarız. Gene de sonunda ölüm yener; çünkü doğmakla onun pençesine düşeriz. O, yutmadan önce avıyla birazcık oynar yalnızca. Gene de büyük bir özenle, kendimizi vererek, olabildiğince uzun süre yaşamı sürdürürüz. Tıpkı patlayacağını kesinlikle bile bile bir sabun köpüğünü olabildiğince uzun süre, olabildiğince üfleyip elimizden geldiğince şişirir gibi.
Bir insan açık seçik bildiği, akıllı olduğu ölçüde acı duyar. Dehası olan kişiler en fazla acı çekenlerdir. Ben İncil'deki Vaiz bölümünden alınan şu sözü bu anlamda -açıkçası salt soyut ussal bilgi bakımından değil, genelde bilginin kertesiyle ilişkisinde- anlıyor, kullanıyorum: "Qui auget scientiam auget et dolorem." Bilgiyi arttıran üzüntüyü de arttırır. (Vaiz, İncil)
Bitkide henüz duyarlılık yoktur, bundan ötürü acı da yoktur. Bu ikisi en alt hayvan türlerinde -haşlamlılar ile radiata- pek az düzeyde bulunur. Böceklerde bile duyumsama, acı çekme sığası sınırlıdır daha. Bu ancak sonradan, omurgalı hayvanların yetkin sinir dizgesiyle birlikte yüksek düzeyde ortaya çıkar, bilme yetisi geliştikçe daha da yüksek düzeyde belirir. Böylece bilgi seçikliğe ulaştıkça, bilinç yoğunlaştıkça acı da onlarla orantılı olarak artmakta, sonuçta insanda en üst düzeye ulaşmaktadır.
Reklam
Sıradan insan bir şeyin üzerinde uzun uzadıya durup oyalanmaz, yaşamda yalnızca kendi yoluna bakar ya da herhangi bir zamanda kendi yolu olabilecek bir şeye bakar. Bu yüzden en geniş anlamda, topoğrafik notlar alır. Gelin görün ki, yaşam olarak yaşamın kendisi üzerine kafa yormak için zamanını boşa harcamaz. Öte yanda deha, anlağının üstünlüğü yüzünden bir süreliğine istemeye uşaklıktan yakasını kurtarabilir. O, yaşamın kendisi üzerinde durur; şeylerin başka şeylerle ilişkilerini değil her şeyin ideasını kavramaya çalışır. Bunu yaparken yaşamda kendi yoluna bakmayı sık sık boş verir. Bundan ötürü de bu yolun büyük bir bölümünde sakarca ilerler. Sıradan insanın bilme yetisi onun kendi çığırını aydınlatan bir lambadır, oysa dehanın bilme yetisi dünyayı açığa çıkaran güneştir.
Kimse geçmişte yaşamamıştır, gidip gelecekte yaşayan biri de olmayacak. Bütün yaşamın kalıbı, yalnızca şimdidir; aynı zamanda şimdi, yaşamın çekip alınamayan kesin, güvenli mülküdür. Şimdi, her zaman içeriği ile birlikte vardır. İkisi de bir çağlayanın üzerindeki gökkuşağı gibi, dalgalanmadan kımıltısız kalır. Çünkü yaşam, isteme için, şimdi ise yaşam için güvenlidir, kesindir.
Işık en çok sevinç veren şeydir; o bütün iyi, sağlıklı şeylerin simgesi olagelmiştir. Bütün dinlerde ışık, kurtuluşu; karanlıksa belayı, kargışı simgeler. Hürmüz en saf ışıkta yerleşmiştir; Ehrimen bengi gecede barınır. Dante'nin cenneti Londra'daki Vauxhall'a çok benzer. Çünkü orada bütün kutsanmış ruhlar ışık noktaları olarak görünür, birlikte düzenli figürler oluştururlar.
Hayvanlar yanılırlar, aldanırlar; onlarda yalnızca görüden gelen tasarımlar vardır; kavramlar yoktur, yansıtma ya da kavramsal düşünme yoktur, bu yüzden onlar şimdiye bağlıdır, geleceği göz önüne alamazlar.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.