Ne kara imiş şu Antep'in yazısı,
Meleşmiyor koyun ile kuzusu,
Her köşe başında yiğit ölüsü,
Nerede benim mor sümbüllü bağlarım,
Antep diye hazin hazin ağlarım.
Alınan istihbaratta düşmanın üçyüz kişi olduğu bildirildiğine göre demek ki, her Türk 15 düşmanla savaşacaktı!
-Savaşır mıydı?
Savaş, sayı üstünlüğünden ziyade iman meselesi olduğuna göre savaşırdı.
Öyle ise ekonomi ve kredi politikaları da kültür ve eğitim politikaları da devleti kuran ve devletin bekası için gözünü kırpmadan ölüme giden millet esas alınarak, yani Türklük esas alınarak değiştirilmeliydi.
Demek ki vatan bahis konusu olunca bir avuç mücahit, modern silahlarla donatılmış muntazam düşman kıtalarını mağlup edebiliyor, istiklâl aşkı çeliğe galebe çalabiliyordu.
Kitapta altını çizdiği Volt er'in bir cümlesini tekrar etti. Volter şöyle diyordu:
"... bu barbarlara karşı zafer ile biten bir savaş yetmez. Onları küçük düşürmek yetmez. Onları bir daha dönmemek üzere Asya'nın ortalarına kovmak gerekir. İmparator hazretleri Türkleri öldürerek bana hayat veriyor!"
Bir yazar, üstelik Fransızların yetiştirmekle iftihar ettiği bir yazar Türklerin öldürülmesinde hayat bulmamalı, vampirler gibi kan içerek yaşamamalıydı.
İkisi de Senegallinin müslüman olduğuna inanmıştı ama müslümanlardan o kadar çok ihanet görmüşlerdi ki kim bilir belki bu insan azmanı da sırtlarını döndükleri anda kendilerini bıçaklayabilirdi.