Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İtiraflarım

Lev Tolstoy

İtiraflarım Gönderileri

İtiraflarım kitaplarını, İtiraflarım sözleri ve alıntılarını, İtiraflarım yazarlarını, İtiraflarım yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sonlu ile sonsuz arasındaki çelişkinin çözümü ile varoluş sorusuna verilecek ve yaşamı yaşanılır kılacak olan o yanıt gerekli ve değerli bir yanıttır..
Eğer insan fani olanın aldatıcı doğasını görmüyor ve fark etmiyorsa fani olana inanıyor demektir. Fani olanın aldatıcı doğasını kavrayabiliyorsa sonsuza inanmak zorundadır. Zihin uğraşı verdiğim bütün o süreci hatırladım ve dehşete kapıldım. Şimdi apaçık anlıyordum ki, bir insanın yaşayabilmesi için ya sonsuzu görmemesi, ya da varoluşun anlamına ilişkin sonlu olan ile sonsuz olanı birleştiren bir açıklamasının olması gerekiyordu. Aklın ışığında benim eski açıklamam tamamen paramparça oldu. Ancak bir zaman geldi ki, fani olana inanmayı bıraktım..
Reklam
Bu inanç ne olursa olsun, hangi yanıtları verirse versin ve bu yanıtları kime verirse versin, verdiği her bir yanıt insanoğlunun fani varlığına acılarını, yoksunlukların ve ölümün ortadan kaldıramayacağı sonsuz bir anlam katmakta. Bu, ancak yaşamın anlamını ve olanağını inançta bulabileceğiz demektir. O halde inanç nedir?
İnanç hala bana eskiden olduğu kadar akıl dışı geliyordu, ama sadece inancın insanlığın varoluş sorusuna yanıt verdiğini ve bunun sonucu olarak da yaşamayı mümkün kıldığını kabul etmekten başka çarem de yoktu. Akla dayalı bilgi beni yaşamın anlamsız olduğunu kabul etme noktasına getirmişti..
0 eşittir 0, varoluş eşittir hiçlik. Bu şekilde felsefi bilgi hiçbir şeyi inkar etmemekle birlikte soruyu kendisinin çözemeyeceği yanıtını vermiş oluyordu. Felsefe için bu sorunun yanıtı belirsizliğini koruyordu. Bunu anladığım için şunu da anlamıştım ki, akılcı bilgide soruma yanıt bulmam imkansızdı ve akılcı bilginin verdiği yanıt sadece şunu göstermişti: Böyle bir yanıt, ancak soru başka bir şekilde ifade edilirse ve de soruya sonlunun sonsuzla olan ilişkisi dahil edilirse, elde edilebilirdi..
"Neden yaşamalıyım, yani benim bu aldatıcı, fani yaşamımın ne gibi gerçek ve kalıcı bir sonucu olacak? Bu sonsuz evrende benim sonlu varoluşumun ne gibi bir anlamı var?" Nasıl yaşamalıyım? Tanrının kanunlarına göre benim yaşamamın ne gibi bir gerçek sonucu olacak? Sonsuz ıstırap ya da sonsuz mutluluk. Yaşamın, ölümün yok edemeyeceği nasıl bir anlamı var? Varoluşla ilgili akla gelebilecek her türlü soruya ilişkin çözümler beni açıkça tatmin etmiyordu, çünkü benim sorum ilk bakışta basit gözükse de sonlunun sonsuzla, sonsuzun da sonluyla açıklanmasını gerektiriyordu..
Reklam
Zihin ya da düşünce dediğimiz şey sadece beynin bir faaliyetinden ibaretti ve bu fikir beni müthiş etkilemiş, basit dünya görüşümü temelinden sarsmıştı. Aslında doğru sayılırdı, zaten beynimiz başka ne işe yarıyordu ki? Her ne kadar özgür iradeye sahip olsak da, aynı zamanda biyolojik birer organizmaydık; sonuçta beynimiz de bir organdı ve bütün fizik kanunlarına tabiydi!
Bir çelişki doğmuştu ve bu çelişkiden çıkışın iki yolu vardı. Ya benim mantık dediğim şey sandığım kadar akla dayalı değildi, yada bana akıl dışı gözüken şey sandığım kadar akıl dışı değildi. Ben de akılcı bilgiye dayalı düşünce çizgimin geçerliliğini araştırmaya koyuldum..
içinde bulunduğum durum korkunçtu. Akla dayalı bilginin yolunda varoluşu reddedişten başka bir şey bulamayacağımı biliyordum ve inançta da aklı reddedişten başka bir şey yoktu. Bu benim için varoluşun reddinden bile daha çok kabul edilemeyecek bir şeydi..
Öyle söylenmese de, bizim gibi özgür düşünen, eğitimli insanlara özgü olan bu delilikle uzunca bir süre yaşadım. Eğitimli ve bilge kişilerin ortaya koydukları akla dayalı bilgi anlamını reddederken büyük insan kitleleri, bütün insanlık, bu anlamı akıl dışı bilgiyle algılıyordu. Bu akıl dışı bilgi ise inançtır, tam da benim kabul edemeyeceğim şey..
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.