Marmara Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyelerinden
olan Doç. Dr. Üzeyir ASLAN’ın son kitabı, 15. asır Klasik Türk Edebiyatı şairlerinden
Atâyî’nin divanı üzerine yapılmış kapsamlı bir çalışma. Kitabın jenerik sayfasından sonra
Ivaz Paşa’nın ve oğlu Atâyî Ahî Çelebi’nin Bursa’da bulunan türbesine ait iki fotoğraf yer
almaktadır. Bunu ön söz ve kısaltmalardan sonra çalışmada yararlanılan kaynakların
verildiği kısım takip ediyor. Bunlardan sonra ise çalışmanın iki ana bölüme ayrıldığı
görülüyor.
Toplam 43 sayfadan oluşan I. Bölüm, Ivaz Paşa oğlu Atâyî’nin
hayatı ve edebî şahsiyetine ayrılmış. Atâyî hakkında bilgi veren
kaynakların sıralanıp kısa bir eleştiriye tabi tutulmasıyla
başlayan bu bölümde önce Ivaz Paşa hakkındaki tarihî bilgiler
verilmiş, daha sonra Atâyî’ye geçilmiştir. Şair ve eğitimi
hakkında geniş bilgiler bulunmamakla birlikte onun Çelebi
olarak anılması, Ivaz Paşa’nın oğlu olması, Arapça ve Farsça
şiirlerinin bulunması gibi noktalardan hareketle iyi bir eğitim
gördüğü söylenebilmektedir. Aslan, Atâ Tarihi’ne
dayandırarak onun Enderun’da yetişen ilk şahsiyetlerden
olmasını kuvvetli bir ihtimal olarak görmektedir.
Atâyî’nin, babasının veziriazam Çandarlı İbrahim Paşa ile olan
siyasi rekabetleri dolayısıyla Sultan II. Murad’ın saltanatı
zamanında vazifesinden azledilip gözlerine mil çektirilmesi ve
Edirne’den Bursa’ya sürülmesi yüzünden sultana pek yakın
olamadığı anlaşılıyor. Babasının 1428’de Bursa’da veba
salgınından ölmesinden hemen sonra payitaht Edirne’ye çağrılmış olsa da Edirne’ye
gitmemiştir. Aslan’a göre bunun muhtemel sebebi Atâyî’nin, babasının hasmı olan Çandarlı
İbrahim Paşa’dan çekinmiş olmasıdır. Atâyî, babasının vefatından 9 yıl sonra Bursa’da
1437’de vefat etmiştir ve babasıyla aynı türbede medfundur.
Tezkire yazarlarının Atâyî’nin şiiri hakkındaki görüşlerini aktaran Aslan, onun zamanının
üstat bir şairi olduğunu, Şeyhî ve Ahmed Paşa’nın Atâyî’nin şiirlerini okuduklarını, Necâtî
Bey tarafından beğenilen bir şair olduğunu zikrediyor. Sanatlı bir üsluba sahip Atâyî’nin bu
üslup özelliğine dair yazar cinas, iştikak, tevriye sanatlarından epeyce örnek verdikten sonra
onun şiirinde dikkat çeken hat, musiki ve satranç ıstılahlarının geçtiği beyitleri sıralıyor ve
ardından şairin başvurduğu kim harf oyunlarını dile getiriyor.
Atâyî’nin şiirinde dikkat çeken noktalardan biri de divanda yer alan 16 şiirin nazire şiirler
olmasıdır. Aslan’ın tespitine göre bu şiirlerden 6’sı Şeyhî’ye, 4’ü Nesîmî’ye, 2’si Ahmed-i
Dâ‘î’ye, 1’i Elvan Çelebi’ye ve Farsça olan sonuncusu ise Kemâl-i Hocendî’yedir. Bir diğer
dikkat çekici husus da onun 41 gazeli ve 1 kasidesinin tanzir edilmiş olmasıdır. Aslan hem
Atâyî’nin nazirelerinin matlalarını vermiş hem de tanzir edilen şiirlerinin matla beyitlerini,
nazire söyleyeyen şairlerin isimleriyle beraber zikretmiştir. Asrında Şeyhî’den sonra en iyi
şair kabul edilen Atâyî’nin üstat oluşu bahsi geçen nazirelerden de anlaşılıyor.