İnsanların ve hayvanların delice öfkeleri çok çabuk geçer gider. Cansız şeylerin nedensiz, amaçsız,hayat ve ölüm gibi gizemli öfkelerini ise uzun süre çekmek gerekir...
... bakışları karşılaştığında ona tatlı tatlı gülümsemesine bayılıyordu. Bunun nedeni, bu basit insanlarda, yaradılıştan gelen ve bir eşe, kraliçe gibi saygı gösterme duygusunun olmasıdır.
Acıyı hemen hissedemiyordu. O an beyninde bir şeyler ters yüz olmaktaydı ve işte bu ölümü, başka ölümlerle karıştırıyordu: O kadar çok oğul yitirmişti ki!...
Onu, yüzüne itiraf edemeyecek kadar çok seviyordu. Ona şöyle derdi:" Sizden hiçbir beklentim yokken gelip aklımı çeldiniz. Şimdiyse, eğer beni isterseniz, tüm ruhumla size aitim.
... kim bilir belki de karşılıklı açık açık bir konuşmanın ardından bu engeller kalkabilirdi! O zaman belki de her şeyi telafi edebilecek o güzelim gülümseyişi tekrardan beliriverirdi..
Son derece yoğun, karışık duygular içindeydi: uzak seyahatlerin, bilinmezliğin ve savaşın çekiciliği; aynı zamanda, her şeyi terk ediyor olmanın sıkıntısı ve belli belirsiz bir daha geri gelemeyecek olmanın endişesi.
"Evlenmek mi? Ey Tanrım! Ne yapmak için peki? Sizin yanınızda olduğumdan daha mı mıutlu olacağım? Endişe yok, kimseyle kavga gürültü yok ve her akşam denizden eve geldiğimde masamda sıcak çorbam..."
Ve sonra, aşka ve ağlama isteğine karşın gene de uyku bastırmış; kendini yatağa atarak yüzünü yelken gibi açılmış olan bu ipeksi saç yığınının altına gizlenmişti...