" (...) Adam yazmayı burada kesti ve elleriyle masayı iterek biraz uzaklaştı. Tekerlekli sandalyesini geriye döndürdü ve duvarın neredeyse tümünü kaplayan pencereye doğru ilerledi. Gökyüzüne baktı. Bazılarını yakın ve parlak, bazılarını da insan aklının alamayacağı kadar uzak donuk yıldızlara baktı. 'Kaç tane Rama vardır bu uçsuz bucaksız boşlukta acaba' diye düşündü. Kulak kesilip, başka ve uzak bir dünyadan geleceğine kesin olarak inandığı o müziği duyabilmek için sessizce bekledi. Gülümsedi. Sonra da varlığına başka dünyalardan çok daha kesin olarak inandığı Tanrı'ya dua edip, yatmaya gitti. Yazar Arthur C. Clarke, o gece de rüyasında yine Rama'yı göreceğinden emindi. "
" Mektup, edebiyatın içinde bir tür olarak yer alabilir; ama aşk mektubu yazarın özeline aittir. Ne var ki, belki hayatın acımasızlığı ya da cilvesi sonucu, yazar öldükten sonra aşk mektupları bir şekilde okuruna ulaşır.