Schrödinger'in Kedisi

Kabus

Alev Alatlı

Kabus Gönderileri

Kabus kitaplarını, Kabus sözleri ve alıntılarını, Kabus yazarlarını, Kabus yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
708 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
İflas eden Aristo mantığının "Ya siyah ya beyaz" gibi ikili kutuplardan ibaret mantık anlayışının yerine hayatı ve kendimizi daha iyi anlamamızı sağlayacak belirsizlik üzerine kurulu Kuantum mantığını, küresel ve yerel dengeleri de içererek anlatımı, çok etkileyici buldum.
Kabus
KabusAlev Alatlı · Everest Yayınları · 2019528 okunma
708 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Alev Alatlı'nın Türkiye'nin geleceğinde kurguladığı muhteşem distopya. Okurken insanın içi kararıyor fakat muhtemel bir geleceğe karşı refleks geliştirmesine de yarıyor. Kitap çok fazla entellektüel gönderme içeriyor, adından başlayarak. Bu yüzden arada durup Google ya da Wikipedia'ya sık sık başvurmak kitabı daha iyi anlamak ve daha zevk duyarak okumayı kolaylaştırıyor.
Kabus
KabusAlev Alatlı · Everest Yayınları · 2019528 okunma
Reklam
"Dünya'nın bir yerinde hava kapalıyken, başka bir yerde güneş mutlaka parlıyordur."
Sapasağlam görünüşlü insanlarımızın konuşulanların tümünü, bütünüyle anlamadıklarını, kelimeleri kullanma yetilerinin kaybolmuş olduğunu söyleseler de inanmamayı seçerdik. Büyük ihtimalle “konuşuyor işte” der geçiştirirdik. O yıllarda dilimize pelesenk ettiğimiz tepkiydi bu; “konuşuyor işte”. Söylenenlerden etkilenmemeye niyetli olduğumuzda kullanırdık, “konuşuyor işte”. Karşı tarafın ahmak olduğunu, boş konuştuğunu ima ederdi; konuşuyor işte. Uzun bir süre bende Devrim‟i öyle geçiştirmeye çalışmıştım, “konuşuyor işte”. Adetti, babalar çocuklarını, çocuklar babalarını, öğrenciler hocalarını, avukatlar hâkimleri, milletvekilleri bakanları, muhalefet iktidarı, doktorlar hastaları, hepimiz hepimizi böyle geçiştirirdik, “konuşuyor işte”. “Konuşuyor işte” bizi geçmişimizin hâsılatından yalıtan barbar Avarlardan bu yana en masum vahşeti güle oynaya benimseten fesadın parolası oldu. Medeni dünyadan sürülmemizle sonuçlanan toplumsal cinnetin özeti…
"Kullanılan sözcük sayılarının azaldığının idrakindeydim," dedi Kadızade, mazeret beyan eder gibi, "Belki de, dile ilişkin kaygılarımız Türkçe-Osmanlıca tartışmalarıyla sınırlı kaldığından afaziye uyanamadık. Kelimelerin sesli/yazılı şekilleriyle uğraşıyorduk. Beyinlerimize ulaşıp ulaşmadıkları üzerinde düşünmek aklımıza gelmedi. Düşünce içeriklerinin korunup korunamadığının üzerinde de düşünemedik." "İdeolojik kavganın idrakindeyiz," dedi Danışman, "Anlaması zor olan, meselâ, neden 'önemli' ve 'mühim' kelimelerinin her ikisini de kullanmamış, Latin harflerinin yanı sıra Arap harflerini de öğretmemiş olduğunuz. Onu yapsaydınız, tek sorununuz çeviri olurdu." "Düşünemedik," dedi Kadızade yine "Haklısınız, ilim mi, bilim mi münakaşalarına gömüldük, her ikisinden de olduk. Kavramın kendisi, karşılığı olmayan bir sesten, bir şekilden ibaret kaldı"
708 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu kitabı okumadan önce okurun kendi hayatına bakması gerek sanırım. Huzurlu bir zaman istiyor bu kitap. Nihayetinde huzurunuz kayboluyor ve zihninizde fırtınalar kopuyor. Türkiye toplumunun doksanlara kadarki tahlili yapılıyor ve insanımızın gerçekliği ile yüzyüze kalıyoruz. Aynı zamanda, her alanda kullandığımız mantığın temelleri sarsılıyor ve gerçekliğimizdeki tüm yargılarımız sorgulanıyor, böylece gerçekliğimiz sorgulanıyor. Okunduğu takdirde okuyanda ciddi arayışlara yol açacak bir kitap karşımızda kısacası.
Kabus
KabusAlev Alatlı · Everest Yayınları · 2019528 okunma
Reklam
Sokaktaki en büyük meselem kendimi işçi çocuklara kabul ettirmekti. Onlar, büyümüş de küçülmüş gibiydiler. Şambrellerden, yanan motor yataklarından, anlamadığım bir dolu bir şeylerden bahsediyor, hava atıyorlardı. Kendimi kabul ettirmenin tek yolunun onları şaşırtmak olduğunu keşfettim. Birkaçı toplanmış bir şey üzerinde çalışırlarken ya da misket oynarlarken, başlarına dikilir, elim Nurdan'dan öğrendiğim gibi belimde, çıkarabildiğim en gür sesle, 'N'oluyor, lan burda?' diye sorardım. Başımı yeterince dik tuttuysam, sesim yeterince tiz çıktıysa, mutlaka bir cevap verirlerdi. O zaman da, 'Açılın, bir de ben bakayım,' derdim. Açılırlardı.
Sayfa 403Kitabı okudu
Sayın Yargıç, bir Türk olarak, yıllar yılı Kenan Dayımın ahfadı ol-duğumuzu söylediği, meğer yanıldığı, bir diğer Kadızade'nin, III. Murat'ın Şeyhülislâmı Ahmet Şemsettin Efendi'nin, 'Rasat icrasının feleklerin sırlarını öğrenmeye teşebbüs mahiyetinde bir küstahlık' olduğu ve 'rasathane tesis eden devletlerin zeval bulduğu' gerekçesiyle Takiyüddin Efendi'nin Cihangir sırtlarında kurduğu gözlem evini Donanma Kumandanı Kılıç Ali Paşa'ya topa tutturmuş olmasının utancını içimde taşıdım! Şemsettin yobazsa, Takiyüddin de müneccimbaşıydı, tamam. Adamın dört yüz yıl sonra apartman yöneticimiz Nevzat Hanım'ın kolejli kızına yıldız falı açan Asiye Hocanım'dan farkı yoktu, bu da tamam. Diyanet işleri Başkanı olarak, bâtıl inançlara karşı Deniz Kuvvetleri'nden yardım istemiş olmasının '90'lı yılların Türkiyesi'nde yadırganacak bir yanı da yoktu, bu da tamam. Velâkin, kuantum mekaniğinin Schrödinger'inden, Beyaz Cücelerin içyapısını ortaya döken Eddington'a kadar, fizikçi/matematikçi herkes, Hıristiyan azizlerinin, Augustine'nin, Thomas Aquinas'ın, Jean Calvin'in önünde eğiliyorlardı. Bu da beni beynimin kalitesine ilişkin derin bir yeise sürüklüyordu çünkü ne kadar uğraşırsam uğraşayım, 'kader yoktur, işler o anda olu-verir' diyerek, kulun Allah'ından bağımsız bir iradesi olduğunu, insanın tüm fiillerinin yine insana ait olduğunu öne süren Mu'tezile müderrisleriyle Gödel'in eksiklik teoremi arasındaki ilintiyi bir türlü kavrayamıyordum!
Sayfa 352Kitabı okudu
Geri194
948 öğeden 941 ile 948 arasındakiler gösteriliyor.