Yirminci Yüzyılda Kültürel Bir Kimliğe Doğru

Kadınların Tarihi 5.Cilt

Georges Duby

En Beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt Gönderileri

En Beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt kitaplarını, en beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt yazarlarını, en beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Soy ıslahçı ve etnik ırkçılık nasyonal sosyalizme ve Almanya'ya özgü değildi, diğer siyasal gruplar ve diğer ülkelerde de vardı; fakat anlamı ve özellikle pratiği bakımından köklü farklılıklarla birlikte. "Irk" terimi burada sözü edilen tüm ülkelerin nüfusçu dilinde kullanılmıştı. Fakat terimin kullanımı her zaman daha aşağı etnik ya da soy değeri gerekçesiyle ayrımcılık anlamında ırkçılığı ima etmedi; çoğunlukla üreme potansiyeli bakımından "toplum", "topluluk" ya da "ulus" anlamına geldi.
Kadınlar tasvir yapan ve tasvirlere poz veren haline gelince, geleneksel temalara yönelik tutumlarını da tanıttılar. Örneğin Frida Kahlo ya da Dorothea Lange ıstırabı betimlediklerinde, kadınları acınacak kurbanlar olarak değil, acının ve kaygının ruhları ve vücutları üzerinde bıraktığı derin izlere katlanan cefakarlar olarak ifadelendirmeyi tercih ettiler.
Reklam
Savaş uzadıkça ve ölümler hem sıradanlaştıkça, hem katlanılmaz hale geldikçe ruhlar da güçsüzleşti.
Modern savaş vücutların yanı sıra zihinleri de silah altına aldı.
Sözlük, feminizmi, söylemsel bakımdan "cinsiyetlerin siyasal, ekonomik ve sosyal eşitliğinin teorisi" olarak, örgütsel bakımdan "kadınlara karşı ayrımcılık yapan kısıtlamaları giderme" seferberliği olarak görür; fakat hiçbir tekil tanım, çağdaş feminist siyasetin karmaşık toprağında yeterli bir rehber olamaz. Aslında feminizm, öz nitelikleri yetkin bir biçimde saptanabilen tözsel bir terim değildir; terimin işaret ettiği görüngülerin ortak bir çekirdeği varsa, şudur: "Feminizm", kadın özneler oluşturmayı ve yetkilendirmeyi merkez alan, tarihsel olarak değişen teori ve pratik kümelerine işaret eder. Bu bakış açısına göre, feminizmin ne olduğu ya da ne olmuş olduğu tanımsal bir sorundan çok, tarihsel bir sorundur.
1936'da Himmler ırksal elite, yani SS erkeklerine mensup olduğu düşünülen erkeklerden çocuk sahibi olan annelere yardım etmek ve böylece kadınların kürtaja başvurmala­rını önlemek için başka bir örgüt kurdu. Lebensborn bir zorunlu üre­me kurumu ya da bir SS bordello'su değildi. Dayalı döşeli doğum has­taneleri kurdu (Almanya'da yedi, daha sonra Norveç'te altı, Belçi­ka ve Fransa'da birer tane). Almanya'da 1936'dan itibaren 2.000 ka­dar kadın bu evlerde doğum yaptı (ayrıca savaş sırasında işgal edi­len Norveç'te 6.000 kadın) ve bunların üçte ikisi evli değildi. Doğu­mevine kabul edilmeden önce kadınlar kendilerinin ve bebeklerin babalarının etnisite ve soyları açısından incelemeye tabi tutuldular. 1939'da başlamak üzere Almanya'daki doğumevleri, doğuda fethe­dilen topraklarda ebeveynleri öldürülen ya da kaçırılan "değerli" çocukları barındırmak için kullanıldı.
Reklam
53 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.