Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kafes Arkası Günahkarları

Reşad Ekrem Koçu

Kafes Arkası Günahkarları Gönderileri

Kafes Arkası Günahkarları kitaplarını, Kafes Arkası Günahkarları sözleri ve alıntılarını, Kafes Arkası Günahkarları yazarlarını, Kafes Arkası Günahkarları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hint Güzeli Dürdane Hanım
İstanbul'da Saraçhanebaşı'nda seksen odalı konak sahibi olan karabiber ve çay tüccarı Serendipli Hacı Zafirullah Behmen Pur, İstanbul'un kalburüstü zenginlerindendi. Bu altın ev mücevher babası Hintlinin güzelden güzel, zarafet ve nezakette bibedel, zekada aklı evvel, adı Dürdane, bin körpe nigâr içinde bir tane, on dört yaşında gonca gül, muhabbet dalında bülbül bir kızından başka evladı yoktu.
Sayfa 97 - Doğan Kitap
Aynı ben :)))
... İlyas kendi kendi kadir ve kıymetini sezmiş de toy uşak cilvesiyle çeşme başındaki kadına, kıza naz kesecek basmakalıp bir genç irisi taze civan değildi. Demir madenleriyle meşhur Kaz Dağları'ndan kopmuş kızıl kara granitten bir Apollon bir Adonis heykeli gibiydi
Sayfa 89 - Doğan Kitap
Reklam
Dertlerin büyüğü...
Yirmi yaşında iken on dört yaşında yeryüzünde bir melekle evlenmişti ve sanki bir rüya görmüştü. Bir sene sonra o melek beşikte bebek bırakıp uçmuş, gitmişti. Sebati Efendi cünun sahrasına birkaç kere gidip dönmüştü. Meleğin yadigârı bebek kızdı, billursan bir gül goncasıydı. Sebati Efendi adını "Nazike" koydu ve haftalar, aylar, yıllar boyunca elleri mi, ayakları mı, saçı mı, kaşı mı, gözü mü, hali mi, edası mı, yüzündeki gamzesi, yanağındaki beni mi,neresi anasına benzeyecek diye bekledi. Nazike anasına benzemedi ama bir başka melek oldu. Sebati Efendi'yi de bu sefer bir başka dert sardı: Güzeller güzeli kızını kocaya vermek.
Sayfa 87 - Doğan Kitap
Güngörmez Lebibe Hanım...
Anasını babasını küçükken kaybetmiş, teyze elinde büyümüş olan Lebibe, ilk kısmeti geri çevrilmeyip koca eline verildiğinde 15 yaşındaydı. Kiraz dalı boy, kirpikler yanakta, saç topuklarda, kulaklarının pembesinden memelerine, el ve ayaklarının sedef tırnaklarına varınca güzel kızdı fakat değeri, akibet bir gün solup uçacak güzellikten ibaret değildi. Evim demiş, helalim demiş, kocasının hizmetine pervane olmuştu.
Sayfa 73 - Doğan Kitap
Öyle sermestim ki idrak etmezem dünya nedir Ben kimim, saki olan kimdir, mey-i sahba nedir
Sayfa 36 - Doğan Kitap
Hanım...
Oğlanın yeşilimtırak kara zümrüt gözleri bir harika, o gözlerin pervasız ve cüretkâr ve ateşli bakışı ise hanımı çileden çıkarmak için kafi idi. Yaşlı kadın dayanamadı: "Oğlan! Gel hele önce gözlerinden birer yudum zehirli hüsün şulesiiçeyim ve seni aguşuma çekmeden mest olayım." dedi ve Yusuf'infazların şöyle bir şakak, yanak, alın koklayarak öyle bir öptü ki üstünde pekbçok muhabbetle dudaklar dolaşmış olan dilber delikanlı yüzü böyle bir nezaket zarafet görmemiş, tatmamıştı.
Sayfa 29 - Doğan Kitap
Reklam
Rabia...
Kaldı ki Rabia Hanım yaşlıydı ama müstekreh ve müteaffin bir yosma değildi. Bir güzelliğin kâşânesi harap olmuş, çökmüş fakat göz ve gönül çeken köşeleri duruyordu. Her şeyden önce haliyle, tavrıyla, edâsıyla "Ben bir hanımefendiyim!" diyordu. Koynuna çekeceği zeberdest, daltaban bir şehbazın önünde diz çöküp ayak öpse dahi vakarını kaybetmeden bir aşk ve muhabbet terbiyesine sahipti.
Sayfa 28 - Doğan Kitap
Letaif....
Gözleri kızın alnına düşmüş altın bir saç telinde, kulak memelerinin taze pembeliğinde, alt dudağının tatlı kıvrımında, entarisinin yakasından aşağıya doğru inip kaybolan billur olukta ve entarisinin göğsünde iki küçük meme başı kabartısında dikkatle durdu. Sonra sağ kolunu tutan kınalı ellere baktı. Dal dal ve çiçek çiçek halının üstünde parmakları kınalı çıplak ayaklara baktı. O eller ve ayaklar, eller ve ayaklardaki parmaklar manolya, yasemin, sümbül koçanı, kırağası üstünde yapıncak üzümü salkımı, muattar ışıktan güvercin, kumruydu. Eğilip ayaklarına yüz süremediği için usulca kızın elini öptü. Letaif dehşet içinde titredi ve ancak oğlanın işitebileceği mırıltı ile: "Yapma!" diyebildi.
Sayfa 27 - Doğan Kitap
Rabia Hanım...
Oğlanı tarif ettiler, Rabia Hanım ağzının suları akarak dinledi: "Alnı akıtmalı, sırma kâküllü..." "Kirpikleri Selanik'in oyası..." "Ağız değil, sanki bülbül kafesi..." "Nar danesi sanki koynundaki memeler..." "Sol yanak üstünde beni var anber..." "O çakır gözleri benefşe kokar anber..." "Ellerinde billur kalem parmaklar..." "Ayakları sümbül koçanı anın..." "Rengini sorarsan güneşteki nur..." "Şimşad kadd-i anın gümüş direktir..." "Naz ile cilveyi satışı yaman..."
Sayfa 14 - Doğan Kitap
Silahşor Kızı Rabia Hanım
Kışın Süleymaniye'deki konağında, yazın İstinye'deki yalısında oturan Silahşor Kızı Rabia Hanım, yaşı altmışı aşmış, biri bey, biri ağa, biri paşa üç koca eskimiş fakat cennet hurileri misali güzelliğinin kuş gibi uçtuğunu bir türlü kabul edememiş, gözü ve gönlü daima oynaşta bir nazenindi.
Sayfa 13 - Doğan Kitap
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.