Milyarlarca hayvan hayatlarını acınacak bir sefalet içinde geçiriyor ve insan gaddarlığının duyarsız kıskacında ölüme yollanıyorlar. Bunlar acı da olsa, gerçek. Hayvan hakları savunucularının zorlu görevlerinden biri de, görünmez olanı görünür kılmaktır; aksi halde insanlar, sözgelimi masalarına gelen etin ya da sırtlarına giydikleri yünlü giysinin tarihini asla tam olarak kavrayamazlar.
Hayvanların anneleri ve babaları, çoğunun kardeşleri, dostlukları, bir çocukluğu, gençliği, yetişkinliği vardır. Onlar da, büyük ölçüde insanlarınkine benzer yaşam evrelerinden geçerler.
Hayvanlara saygıyla muamele etmeyi öğrendiğimizde dünyanın ne şekilde değişmesi gerekeceğine dair birkaç örnek:
•Onları etleri için yetiştirmeyi bırakmamız gerekecek.
•Onları kürkleri için öldürmeyi bırakmamız gerekecek.
•Onları bizi eğlendirmek üzere eğitmeyi bırakmamız gerekecek.
•Onları bilimsel araştırmalarda kullanmayı bırakmamız gerekecek.
"Tüm dünyadaki hayvanlarla sesiz bir anlaşmaya girmiştim sanki. İster çiftliklerde, ister yaban hayatta ya da deney laboratuvarlarında olsun, acı çeken ve ölen tüm hayvanlara yönelik sesiz bir hürmetle, kendimi onların çektikleri acılara ve ölümlere kaptırmıştım. "
"Haklarımızı istemek, birinden iyilik istemekten farklıdır. Saygın bir muamele bize borçlu olunan, bize verilmesi zorunlu olan bir şeydir. Haklardan söz ettiğimizde, bir şey talep ediyoruz ve talep ettiğimiz şey adalettir,cömertlik değil;saygıdır, iyilik değil. Bizler yalnız kendimiz için talepte bulunmayız ;kendileri için bu taleplerde bulunacak güçten ya da bilgiden yoksun olanlar içinde yaparız bunu. "
"Hangi insanların haklara sahip olduklarını ırk temeline dayanarak belirlemeye kalkışmak, çayı tuzla tatlandırma çabasına benzer. Hangi ırktan olduğumuz, hangi haklara sahip olduğumuza dair hiçbir ipucu vermez. "