Hayat öylesine az söylenmiş şeylerden oluşur ki, öylesine azdır ki sesimiz, düşünce öylesine birikmiştir ki dilsizliğin ucunda, bazı anlar patlayışlar yaşanır.
Işığı sevmediğini yazmıştı, ışığın her şeyi ve herkesi çiyleştirip çirkinleştirdiğini. Parlak bir yanılsamaya boğduğunu. Oysa gece... Her şey asıl ruhunu gece bulurdu.
Bazen küçük rahatsızlıklar ediniriz. Kalbimiz, hiç neden yokken gereğinden hızlı atar örneğin; durup dururken yemekleri yutmak da zorlanırz ve her günkü gibi yürürken adımlarımızı düşünmeye başladığımızda ayaklarımız birbirine dolanır. Tüm bunlar zorlandığımızı gösterir ya da yolun düzgün olmadığını. Aslında yürümek ve o ağır, puslu tepeye tırmanmak istemediğimizi. Tepeler ve uçurumlar, sanki bizi bir eksiklik duygusundan korumak için vardır.
Sibel K.Türker ile ilk kez 'Meryem' in Biricik Hayatı' adlı romanında başarısız bir tanışma yaşadım. Romanı ilerletemedim ve okuyamadım, kapatıp okumayı erteledim bir süre sonra. Ancak bir kez daha denemek istedim ve kitaplıkta hemen yanında duran 'Kalp Yazan' a yöneldim. İyi ki de bunu yapmışım. Kalp Yazan, 10 öyküden oluşan başarılı bir öykü kitabı. Çok çok beğendiğim hikayeler oldu içerisinde. Ruhtan Parçalar, Görüntüler, Paradoks, Sedef Kakmalı Ayna en etkileyici bulduklarımdı. Yazarın dilini yalın ve samimi buldum. Sıraya yazarın 'Hayatı Sevme Hastalığı' kitabını almak istiyorum.
KalpyazanSibel K. Türker · Can Yayınları · 201218 okunma
Bazen küçük rahatsızlıklar ediniriz. Kalbimiz, hiç neden yokken gereğinden hızlı atar örneğin; durup dururken yemekleri yutmakta zorlanırız ve her günkü gibi yürürken adımlarımızı düşünmeye başladığımızda ayaklarımız birbirine dolanır.
Yıldızlar her zamanki yerindeydiler, ama ben yönümü bulamıyordum. Hepsi ışıldıyordu, bir kanıt gibi kesindiler. Ama ben şimdiden tozlanıp görünmez olmuştum. Gençlik hafiftir, saydamdır ve gülümser. Ben burada, ağır bir örtünün altına saklanmış gibi, yalnızca kötü rüyaların gelip sizi bulabileceği bir yerde; belki yaşlı kadının gözlerinde beliren o çukurlarda, belki porselen bibloların içinde, desenli halıların tam göbeğinde durup duracaktım. Yatağa oturup başımı ellerimin arasına aldım. Hiç kimseydim. Pessoa... Şiir kitabını çantamdan çıkarıp başucumdaki abajurun kısık ışığında okumaya başladım. Biliyordum, ışık yoksulsa yoksuldur her şey. Yoktur hiç kimse... ''Ah biz fakirler, neden ruhlarımızın bir elbisesi var?''
Sibel K. Türker' i daha önce hiç okumamıştım. Yaklaşık on tane öyküden oluşuyor kitap. Kitap genel anlamıyla karamsar bir yapıda. Fakat olaylar ve kişiler kısacası öyküler, bir nevi gerçek yaşamdan alınmış kesitler sunuyor bize.
KalpyazanSibel K. Türker · Can Yayınları · 201218 okunma