Emeğe ve okura saygı ile...
Bu tarz kitapları ve yazarları iki kısma ayırırım genelde. Okuma alışkanlığı kazandıran kitaplar ve yazarlar (ki bu tarz yazarlara saygım var); acı çektirmeye çalışan, sürekli ergenlere hitap eden ve yazdıklarını zıtlarıyla beraber tekrar eden, kendini aşmayı başaramamış ve durmadan aynı çember etrafında dönen kitaplar ve yazarlar... Yazma alışkanlığı olan biri olarak en büyük korkum bu tarz yazılar yazmak. Hani kalemim kurusun da böyle yazılar çıkmasın. Sürekli bu minvalde kitap okumak da bir yerden sonra kitap okumak işinden çıkıyor diye düşünmekteyim. Bu sıkıcı durum yazılardan değil yazardan kaynaklanır diye düşünüyorum. Bir yazı yazmak için bin sancı çekmek gerek, diye düşünüyorum. Öte yandan da önemli Türk hikâyecilerinden Mustafa Kutlu'nun ifade ettiği çok özel bir söz vardır: 'Yaza yaza değil okuya okuya yazar olur insan.' Acaba yazarlarımız kitap okuyorlar mı? Okuyorlarsa ne kadar okuyorlar? Kendilerini geliştirmek için ne yapıyorlar? Ne zaman bu sıradanlıktan, sıkıcılıktan sıyrılıp da kalıcı bir eser bırakacaklar insanlara, Türk edebiyatına?