Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kapitalizmde Korku

Dieter Duhm

Kapitalizmde Korku Gönderileri

Kapitalizmde Korku kitaplarını, Kapitalizmde Korku sözleri ve alıntılarını, Kapitalizmde Korku yazarlarını, Kapitalizmde Korku yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Egemenlik ilişkileri sürdürülecekse, kuralları çiğneyenlerin cezalandırılması, tarihi bakımdan zorunludur. Çünkü insan, gö­nüllü olarak boyun eğmez; haklarından ve ihtiyaçlarının karşı­lanmasından gönüllü olarak vazgeçmez. Onu, var olan egemenlik ilişkilerine uymaya götüren tek gerekçe, dıştan gelen zorun baskısıdır; bu, eskiden böyle olmuştur, şimdi de böyledir. Zor da, korkuyu doğurmaktadır
Sayfa 26
Kapitalist toplum, hasta bir toplumdur. Kapitalist toplumun "sağlıklı" insanı, hasta oluşu dikkati çekmeyen biridir. Ne var ki, o, aslında sonuna kadar hasta, bozuk ve sakat bir insandır. Hastalığı topyekün ve her yerdedir.
Reklam
Korku üreten bir toplumda, nörotik insanlarla nörotik olmayanları kesin olarak ayırmak mümkün görünmüyor. "Sağlıklı" denen insanlar da; hastalıklı -yani, korkunun zorlamasıyla çı­kan- karakter oluşumları taşıyorlar. Zaten toplumun tümü hastaysa, sağlıklı olmak, hastalıklı durumun ortalama ve bu yüzden de göze batmayan bir türü anlamına gelebiliyor.
Korku hoş bir şey değildir ve bundan dolayı, derhal korkuyu azaltacak ya da bertaraf edecek psişik mekanizmalar uyandırır. Korkuya karşı en genel savunma mekanizması, uyum sağlamaktır; daha açık söylemek gerekirse, toplumun güçlerine boyun eğ­mektir. Bu yolla korku, mükemmel bir egemenlik aracı olur.
Çocuğun hayatındaki ilk otorite kişiler, çoğu kez annelerle babalar oluyor. Çocuk, onların aracılığıyla, kendi özgürlüğünün sınırlarını kavrıyor. İstediğini yapamıyor, ama anne ve babanın istediğini yapmak zorunda kalıyor, boyun eğiyor. Boyun eğme, gönüllü olarak sağlanmıyor; çünkü bunun anlamı, doğrudan ih￾tiyaç tatmininden kısmi vazgeçiştir. Anne ve baba, çocuğu, "uslu" durduysa (şefkatle, tatlı sözler ya da şekerle) ödüllendirerek; "yaramazlık" ettiyse (sevgiden mahrum bırakarak, azarla ya da dayakla) cezalandırarak boyun eğmeyi sağlamak istiyor. Böylece onlar, birer yargıç durumuna geliyor ve çocuğun mutluluğu da, bu yargıçların vereceği karara bağlı oluyor. Yaşı ilerledikçe çocuk, başka yargıç kişilerle karşılaşıyor. Bunlar, çocuk yuvasındaki bakıcı kadın, öğretmen ve rahiptir. Bunların hepsi, çocuğun üze￾rinde sahip oldukları zorla, onu -her zamanki davranışına gö­re ödüllendirmekte ya da cezalandırmaktadırlar. Sevgi görmek ya da cezadan kurtulmak amacıyla çocuk, neredeyse "gönüllü olarak" uyum sağlamaktadır. Bu uyumun motoru, sevgiden mahrum olmak ve ceza görmek korkusudur.
Sayfa 25
Ruhsal acıların özünde, çoğu kez üstü örtülü, başka ifadelerle süslenmiş, derin bir korku bulunmaktadır. Bu korku, çok çeşitli görünümlerde ortaya çıkar: "Sağlıklı" insanda, başkalarının kendi hakkında ne düşünebileceği korkusu olarak; konuşma korkusu olarak; amirlerden ve rakiplerden, üniformalardan ve kurumlar￾dan duyulan korku olarak; cinsel ilişki öncesinde ve sırasında beliren korku olarak; başarısızlık ya da hastalık korkusu olarak vs. Bu toplumun hayatında her yanda bulunduğu için göze bat￾mayan bu korkuya, çanak yalayıcı üniversite psikologları "normal" der, ama gerçekte, normalden başka her şeydir. Bu korku, bütün hayatımızı zehir eden kötü bir hastalıktır. O, yalnızca bi￾reysel hayatımızın değil, bütün bu toplumun ayrılmaz parçası durumundadır. Bu korku, kapitalizmin malıdır; yalnızca onun ürünü olarak değil, aynı zamanda onsuz her şeyin çökeceği bir yapıtaşı olarak da bu sisteme aittir
Önsöz
Geri116
166 öğeden 161 ile 166 arasındakiler gösteriliyor.