İncelemeden ziyade bir kitabın ağzımda bıraktığı tadı, düşündürdüklerini ve hissettirdiklerini anlatmayı seviyorum.
Büyük esler vererek okudum Kar Kavalı’nı. Kapağı kırmızı kareli defterime notlar tuttum, tarihler attım. Sözlerine dikkat ederek şimdiye kadar hiç dinlemediğim iki Sezen Aksu şarkısı dinledim.
Yalnızlığı ve çilek kokusunu seviyor Derya Cesur.
“Saat; öğleden sonra bir vakti beş geçe…
Kapıyı kimse çalmasın, telefonu sessize aldım, arayan bulmasın.
Oda sessizliğe gün ışığı perdeye, canım kendime kalsın.”
İçi kalabalık, kendine misafir, yirmi yaşından beri orta yaş krizi ile bilek güreşi yapan biri, yazar.
Yazdıklarından çok sildikleri var bence, kalemini biraz daha rahat bıraksa, yol bizi nerelere götürecekti kim bilir?
Evsiz bir ruh, hayalleri yaşadıklarından çok büyük. Hal böyle olunca kısa devre anlarında bir gitme isteği oluyor haliyle. Sertap Erener’in Tesadüf Aşk klibinde büründüğü karakter gibi, küçük bir sırt çantası, altına bağlı bir med ve pet su.
Kar Kavalı bir başlangıç kitabı, rota uzun, yazar daha neler görecek, neler anlatacak kim bilir?