Bu doppa benim başımda taşıdığım gökbayrağımdır. Her zaman benim yanımda, başımda, fikrimdedir. Ne zaman ki çıkarırım sanki Türkistan'dan kopmuş gibi olurum.”
Suskundum, susuyordum. Utanç ve suçluluk arasında eziliyordum.
"En acısı nedir biliyor musun? Türk ve İslam olduğumuz için bu eziyetleri ve soykırımı yaşarken, dünyanın hiç bir yerinden; ne İslam olanlardan ne de Türk olanlardan yardım görememek... Sesimizi duyuramamak... Kulaklarını tıkayanlara derdimizi anlatamamak... İşte en acısı bu. Türkiye ikinci vatanımız ama bak, sen bile ilk defa duyuyorsun. Biz kardeşiz, değil mi? Kardeşiz elbet ama sen kardeşin nerede,ne halde bilmiyorsun ”
Unutmayın, milletler dilleriyle ve edebiyatlarıyla vardır. Edebiyatsız bir millet yaşamıyor denmektir. O halde dün olduğu gibi bugün de bizim için büyük bir hazine olan bu eserleri yarına taşımak boynumuzun borcu olduğu gibi bu eserlerin ortaya çıktığı topraklarda yaşayan Türkleri de Çin'in baskı ve zulümden kurtarmak boynumuzun borcudur. Fakat ne ya ruhumuzda asla silinmeyecek bir millî şuura ihtiyacımız var. Bu şuurla yetişmiş devlet adamlarına ihtiyacımız var. Bu şuuru her zaman diri tutacak bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Yazık ki bu anlayış İslam âleminde, Türk dünyasında ve maalesef Türkiye'de yeterince kabul görmemektedir. E, ne de olsa "közden yırasa köfiülden yeme yırar" yani gözden ırak olan gönülden de ırak olur,' öyle mi?
Bir veya birkaç kişinin yaşadığı vefasızlığı, gönül kırgınlığını anlatan bu atasözü, nasıl bir milletin karakteri olarak şekillenebilir ve nasıl bir milleti böylesine sefil, miskin, kaderine razı hâle getirebilir? Hâlbuki dünyanın neresinde olursa olsun bir Türk'ün gözyaşları, dünya Türklüğünün gözyaşı olmalıdır. Uzakları yakın edecek, gönlümüzde ve ruhumuzda asla silinmeyecek bir millî şuura ihtiyacımız var...
Bitirirken:
Bizler yazdık sizler de destek olup alınız. Ricamızdır.
Kitabın yazar telifi, katkı sunan tüm kalemler ile beraber
belirleyeceğimiz bir Doğu Türkistan’a yardım vakfına gönderilecektir.
Dileriz ki kalemlerimiz merhem olur yaralara. Rabbim inanan kullarını vicdanından etmesin. Başımızı her yastığa koyduğumuzda kalbimiz “Vicdan! Vicdan!” diye atmaya devam etsin ve kalp gözü göz ile birleşsin ki kitabımızdaki tüm sesleri ve daha sonra ve hep, nice sesleri de en yüksek şekilde duyuralım, duyurmaya devam edelim inşallah sağlıkla, hürmetle!
Lavinya Öz
Deme bana:
“Oğuz, Kayı, Osmanlı.”
Türk’üm,
bu ad
her unvandan üstündür...
Yoktur Özbek, Nogay,
Kırgız, Kazanlı,
Türk milleti bir bölünmez
“bütün”dür.
Yeni Hayat/
ZİYA GÖKALP