Gerçek şu ki, o en hastalıklı hasretimde bile gerçekten ne olduğunu bir an için bile çıkarmadım aklımdan. (...) Biliyordum ki senden görüp göreceğim tek şey o soluk ölüm sessizliğinin kutup borası olabilirdi ancak. (...) Ne azı ne de fazlası.
Yıldızlara, aklının derinliklerine dikkatlice bakarsan akde geri dönmüş olur, kötü yola düşmez, avare bir yıldız ya da rüzgârda uçuşan bir yaprak gibi olmazsın.
İnsan, bir isi olduğu, mahremiyetini koruyabildiği sürece başkalarının isine burnunu sokmaz. Bunlar yoksa, yaşamının boşluğundan duyduğu korku nedeniyle, hararetle başkalarının işine karışmaya başlar.
Sen de en az benim kadar iyi biliyorsun ki, ne zaman bir başkasına fikir sorsan ya da akıl danışsan, aslında sadece yapmış olduğun ya da yapmaya karar verdiğin bir şey için seni desteklemelerini istiyorsun.
Sen kimsin peki, sevgili güzel hanımefendi? (...) Sana seyirci olmamı ne amaçla istemiştin? Dur! Söyleme! Yaşam denen armağan yüzünden geldin buraya. Onu neden kirlettik?