Büyük bir ev hayal ediyordum. En büyük odasını kitaplarıma ayıracaktım. Boydan boya camlı dolaplarla çevreleyecektim o büyük odayı. Kitaplarımı bir bir dizecektim dolapların raflarına. Sıkışıklıktan canları acımayacaktı bir daha, tozlanmayacaklardı. İstediğimi istediğim an yorulmadan alabilecektim. Bir de çalışma masam olacaktı, antika. Masa lambasının ışığında koca bir evren gibi büyüyecekti. Küçük kayıklar yollayacaktım masanın bitimindeki okyanusa. Şişenin içinde notlar vuracaktı masamın kıyısına. Kitaplarım seğiren gözler gibi izleyeceklerdi beni karanlıkta.
"Şehitler ölmez" diye gürlüyordu kalabalık. Onlar öyle dedikçe tabutlar çoğalıyordu. Bir bir çıkıyordu ölmeyen şehitler tabutlarından. Kopmuş bacakları, yanmış yüzleri, boş göz oyuklarıyla esas duruşa geçiyorlardı kalabalığı yarıp."
"Arkadaşıma anlatıyorum hayallerimi. "Kitaplarım," diyordum, "mutlu olsunlar istiyorum. Rahat yaşasınlar bundan sonra. Çok sıkıntı yaşadılar yıllar yılı. Çok ezildiler üst üste. Onları rahat ettirmek boynumun borcu."