Kimi kentlerde tuhaf bir boşluk vardır.
(...)
On sekizinci yüzyılda Georgetown'ın adı olan Stabroek kentinde başından beri hep solgun bir yan olmuştu. Sanki mimarlar, inşaatları yapanlar, kıyının bu bölümüne, kendilerine uymayan başka bir şeyi gizleyen bir geometriyle boyun eğdirmeye kalkışmışlardı.
(...)
Ölçülüp biçilmeye kolayca boyun eğmiyordu bölge. Kanalları, giyotine benzeyen kokerleri yapıların, ırmaklardaki gelgit derecelerini ölçmeye kalkışanların bu niyetleri sinsice bozuluyor, ardındaki kara kütlesinin insanların duyduğu dehşet, hep gözlerinin önüne serili kalsın diye Başkent kendi ölçülerinin dışında taşıp büyüyordu sanki.
Gelişigüzelliğin insafına terk edilirsin. bir biçim arama, birini uygulamaya da kalkışma. Bir şeyleri oluncaya dek bekle sonra da ona uygun davran. Bence bu gezegende virüs egemen olan. Ona bakarak ipuçlarına ulaşmalıyız. Öngörmediği şeye böylesine mucizevi bir biçimde kendini uyduran bu kuantum sıçrama ustasının bedeninde konaklaması için var oluyor İnsan yalnızca.
Ben hiç özür dilemem. Bizim dilimizde, "kusura bakma" diyecek bir sözcük yoktur.
Ne zaman biri davranışlarımı sorgularsa, "Geceleyin hamam böcekleri bilincimi yemiş," diye yanıtlarım. Aziz olmak istiyorsan başkalarını hoşnut etmek için yaşarsın, Tanrı olmak istiyorsan tümüyle kendin hoşnut olmak için yaşarsın. Benim dürüst durum budur
Zamana titizlikle bağlı kalarak çalışma onu tiksindiriyordu; ama kendini uydurmakta en zorlandığı şey, işin başka bir şey, boş zamanın başka bir şey olarak birbirinden ayrılması düşüncesiydi.
(...)
Çalışmayı belli saatlere sıkıştırıp sonra da yapacak hiçbir şeyin olmaması onu dehşete düşürüyordu.
"Burada gerek duyup da bulamadığınız bir şey olursa hemen bana söyleyin," dedi, Yıkık dökük odaya doğru elini zafer kazanmışcasına savurarak, "ben de size o şey olmadan nasıl idare edeceğinizi anlatırım."