Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Karşı Devrim / 1945 - 1950

Çetin Yetkin

En Yeni Karşı Devrim / 1945 - 1950 Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Karşı Devrim / 1945 - 1950 sözleri ve alıntılarını, en yeni Karşı Devrim / 1945 - 1950 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Demokrasiden söz edebilmenin önkoşulu, "seçim" dir. (...) İkinci koşul, "genel oy" ilkesidir. (...) Çoğu kişi bu iki koşulun varlığını demokrasiden söz edebilmek için yeterli görmektedir. Oysa başka koşullar da gereklidir demokrasi için. Bunların başında da "eşit oy" ilkesi gelir. (...) Bir ülkede feodal ya da yarı-feodal yapılar aşılmadıkça orada eşit oy ilkesi asla yaşama geçirilemez. Ağaların, şeyhlerin, tarikatların bulunduğu bir ülkede; ağanın adamları ağalarının, tarikatın üyeleri şeyhlerinin buyrukları dışında oy kullanamazlar. (...) O zaman, bir ağanın 5.000 adamı varsa onun oyu 5.000 +1'dir. Bir şeyhin 20.000 müridi varsa onun oyu 20.000+1'dir. O nedenledir ki, siyasal parti liderleri ağaların ve şeyhlerin peşinde koşup duruyorlar.
Sayfa 188 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
Atatürk ilke ve devrimleri, yeri geldiğinde belirttiğim gibi, aynı zamanda demokrasinin önünü açmaya yönelmiş, "gerçek" bir demokrasinin varlık kazanabilmesi için gerekli olan koşulları yaratmayı amaçlamış bulunuyordu. İnönü, ön­ce devrim karşıtlarını önemli görevlere getirerek ama daha da önemlisi devrimlerden ödün üstüne ödün vererek, üstelik dini siyasete âlet ederek, demokrasinin önünü böylece kendisi tıkamıştır. Öte yandan, yılların planlaması ve çabası sonucun­da yaratılan Köy Enstitüleri'nin devrim düşmanlarınca acıma­sızca yıkılmasına göz yummasaydı, göz yummak ne demek, baş yıkıcısı Reşat Şemsettin Sirer'i Millî Eğitim Bakanı yap­masaydı, demokrasinin önündeki başlıca engel olan cahillik, boşinançlar, ağalık, şeyhlik... ten bugün iz kalmamış olacaktı. Bugün, aşiret reisleri ve toprak ağaları T.B.M.M.'nin ceylan derisi kaplı koltuklarında oturamayacak, bakanlık yapamaya­caklardı. Ama, o, Köy Enstitülü öğretmenin yerine İmam Hatipliyi, demokrasi gereği, geçirdi.
Sayfa 600 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnönü ve C.H.P., emperyalizmin isteklerini yerine getir­miş, devrimlerden ödünler vermiş, D.P'nin isteklerini karşıla­mış bulunuyordu. Sol susturulmuş, devrimlere sahip çıkmak isteyen aydınlar sindirilmişti.
Sayfa 573 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
Pekiyi, İsmet İnönü, silâh arkadaşı, 1923'den beri mil­letvekili, kendisi C.H.P. Genel Başkan Vekili sıfatını taşırken parti genel sekreteri, kabinesinin Millî Eğitim Bakanı, en kritik dönemde Hitler'in yanına Büyükelçi olarak gönderdiği ve son olarak genel başkanı olduğu partinin Gurup Başkan Vekili olan Saffet Arıkan'ın bu acı ölümü üzerine not defterine ne yazmış olabilir dersiniz? Örneğin, Tevfik Rüştü Aras ve Şük­rü Kaya'yı bakanlıktan uzaklaştırınca sevincini nasıl defterine yansıtmışsa, bu kere de üzüntüsünü bir iki sözcük ile de olsa yine defterine geçirmiş olmalı değil mi? Yazdığı, şu iki sözcük: "Arıkan'ın ölümü."
Sayfa 571 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
Engin Tonguç, babasının Arıkan'ın ölüm haberini alın­ca hemen gittiğini, Arıkan'ı yatağında ölü yatarken gördü­ğünü eve dönünce anlattığını bildiriyor. İsmail Hakkı Tonguç'un görüp anlattıklarını Engin Tonguç'tan dinleyelim: “1947 yılı sonlarıydı. Bir sabah evden telefonla babamı aradı­lar. Arayan kimdi bilmiyorum. Acele çıkıp gitti. Daha sonra bize kendisine Arıkan'ın ölümünü bildirdiklerini, ona gittiğini, Arıkan'ın yatağında cansız yattığını gördüğünü, yatağın yanındaki masada bazı ilâç kutuları ve bir kağıt üzerine çizilmiş bir mezar resmi bu­lunduğunu anlatacaktı." Bu tablo, tipik bir intihar tablosuydu.Ne var ki, gazeteler Arıkan'ın ölüm nedenini kalp krizi olarak vereceklerdi.
Sayfa 570 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
Sabahattin Ali : "Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. Bir gün Almanlar'ın pabucunu yalayan, ertesi gün İngilizler'e takla atan, daha ertesi günü de Amerika'ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da kendi cefakâr milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi, kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık, İç ve dış bankalara para yatırmak, han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için bir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez bir suçmuş meğer! Nerdeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: 'Görüyor musun şu haini! İlle namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor...'Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi? Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer! Bereket, zora katlanmasını bilen millet de namuslu."
Sayfa 500 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Her devletin üzerine kurulup geliştiği temelleri vardır. Bu temelleri sarsarsanız, o devlet de sarsılır; yıkarsanız, o dev­let de yıkılır. Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri ise Atatürk ilke ve devrimleridir ve bunların da başında laiklik gelir. O nedenle, laiklik ilkesi yaralanacak olursa, devlet ve toplum ya­pısında da yaralar açılır. Bizler bu gerçeği yaşayarak da gö­rüyoruz. 2 Temmuz Sivas olaylarının ve daha önceki benzeri kıyımların nedeni, laiklik ilkesinin gereği gibi gözetilmemiş ve hattâ doğrudan doğruya iktidarlarca yıkılmaya kalkışılmış olmasından başka bir şey değildir.
Sayfa 436 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
Bilindiği gibi, emperyalizm bir ülkeye yalnız silâh zo­ruyla girmez. Hedef seçtiği ülkenin insanlarının duygu ve düşüncelerini önceden öyle bir duruma sokar, öyle bir yönlen­dirir ki, o ülke insanları kendiliklerinden, isteyerek ve iyi bir şey yaptıklarını sanarak emperyalist güçlere ülkelerinin kapı­larını açarlar, biraz iş bilenleri ise işbirlikçiler olarak bu em­peryalist sömürüden pay da alırlar. Bunu sağlamanın yolları, ülkenin yazgısı üzerinde şu ya da bu ölçüde söz sahibi ola­bilecek kişileri ya kendi ülkelerine gelmelerini sağlayarak ora­da "eğitmek", geride kalanları ise yabancı dilde eğitim yapan ve belli bir dünya görüşünü öğrencilerine belleten eğitim ku­rumları açmak, kültür merkezleri kurmak, yaygın bir propa­ganda ağı içinde yoğurmaktır. Kitle ileişim araçları bu amaç için biçilmiş kaftandır. O nedenle, emperyalistler, ülkenin ile­tişim odaklarını doğrudan doğruya kendi denetimlerine sok­mak isterler, bu yapılamıyorsa "eğitilmiş" kişilerin yöneti­minde olması için çalışılır.
Sayfa 345 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
Recep Peker
Haklı ya da haksız olsun, gerçek olan, bir devrimcinin önce faşizme kaymış, sonra da karşıdevrime âlet olmuş bulunmasıydı...
Sayfa 328 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
İşte, Peker hükümeti, 7 Eylül 1946'da Türkiye Cumhu­riyeti tarihindeki ilk devalüasyonu yapmış olma özelliğini taşıyor.
Sayfa 325 - Kilit YayınlarıKitabı okudu
44 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.