Kaybolan eldivenlerin, şemsiyelerin, anahtarların, kitapların, arkadaşların, evlerin, isimlerin gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçtiğini hayal edin. Bir trenin ters koltuklarından birine oturduğunuzda, manzara işte böyle bir seyir izleyecektir. Halbuki ileriye bakarsanız hep varış anlarına, farkındalık ve keşif anlarına şahit olursunuz. Rüzgar saçlarınızı geriye doğru savurur ve daha önce hiç görmediğiniz şeyler sizi karşılamaya başlar. Maddenin sonsuz bir biçimde tekrarlanan bu deneyim zincirinde yeri yoktur. O, deri değiştiren bir yılan gibi kabuğundan soyunur. Buna karşılık, geçmişi unutmak, aynı zamanda, namevcut bir zenginliğin hafızası olan ve insanın yönünü bulması için bir dizi ipucu veren kayboluş hissini de yitirmektir.
Karanlıkta kapıyı bilinmeyen için açık bırak!
En önemli şeyler oradan gelecektir, hatta kendine bile ancak bu kapıdan ulaşabilirsin; gitmeyi düşündüğünde de yine o kapıdan çıkarsın.