İsmail... Çöpçü İsmail... Çöpü, karnını doyurmaktan ziyade doğayı korumak için aşkla toplayan İsmail...
Törenin, insafsızlığın, zorbalığın, tacizciliğin, kaybetmenin zararını yıllara yayan İsmail...
Ve ayrı düştüğü, yürek yangını gibi her an kalbinde hissettiği yegâne sevdiği, Hece... Ayağını sürüye sürüye yürürken, kokusunu İsmail'e dert diye bırakan Hece, yani Hacer...
Yıllar sonra kader yeniden ağlarını örer. İki sevdalıyı denk getirir ama ne şartlarda? ...
Ben bu kitabı nasıl anlatacağımı, nasıl öveceğimi, nereye yücelteceğimi bilemedim. Okuyunca anlaşılan hikayeler vardır ya, okuyunca hissedilen... Yazar her yerden vurmuş desem yine az kalır. Kadın, erkek ve çocuk, yüreği merhameti kaldıran her birey, hayvanlar ve doğa hatta bitkiler, çiçekler, Yaradan'ın suyu... baştacı edilmiş bir hikayeden film çıkarılmalı zira okumakla izlemek arasında düşünsel ve görsel anlamda farklı hisler aktaracak harika detaylar vardı.
Ayrıca rahmetli Hüseyin Altın'ı 'altın' gibi anması, satırlarında onurlandırması, O'nun duygusal ruhunu hikayesiyle bütünleştirmesi... Ah... İsmail ve Hece...
Yazarın bir önceki romanında da etkilenmiştim böyle. Yine şaşırtmadı. Yine kalemini konuşturmuş, okuyun; dram seviyorsanız ertelemeden okuyun...