İnanır mısın şu an o harf denen karaltılar ortadan kalkacak olsa tepetaklak buraya düşerler. Ne yazık ki buraya düştükleri anda başkaları için yazıya dönüşürler. Böylece evet belki seni bulurlar ama kendileri kaybolurlar. Orada kalırlarsa yazının dışında olurlar, seni görürler fakat bulamazlar. Anladın mı?
Boş lıkırtı, bir şey anlamadım.
en içten saygılarımı sunarım efendimi. bir paket sigara, çakmak, küllük, kalem, kağıt, çay ve ben. işte ben canım, hani görmezden geldiğiniz sokak serserisi yok mu, ta kendisiyim.
otogar ne gelinen, ne de gidilen bir yerdi. sadece bir ara konaktı. bu yüzden de kimse buraya ait değildi. kimseye ait olmayan bu yer, tüm insanların buluşma noktasıydı.
Korkularımla baş başa yaşamak bana daha kolay geliyordu. Daha fazla, en çok, en büyük korkunun sahibi olmak istiyordum. Bunun can yakan bir tarafı vardı. Korku sancılarımı unutturuyor, çemberine alıyordu beni.
Söylenenler doğru ise gençliğinde sözü geçen bir insanmış. Düzeltmeye çalışmış birçok şeyi ama gücü yetmemiş, bıkmış usanmış. Yanında eyvallah diyenlerin, ayrılınca yine bildiğini yaptıklarını görmüş. Sonra kendisini çekmiş kalabalıktan.
"Doktor bey şu adamı görüyor musunuz?" dedi beni işaret ederek. Sırtı bize dönük... Bir şeyler okuyormuş gibi aynada bizi izliyor. Bizi aynadan izliyor. Belki de onun gözünde aynaya yansıyan kelimeleriz. Gözlerine bakıyor musunuz? Olanı biteni anlamaya çalışıyor. Okumaktan aklını kaçırmış gibi. Aynayı kağıt parçası, bizi de yazı sanmasın.