Bilmelisin ki, bir mü'min yüzbin kadınla zina etse, yüzbin müslümanı öldürse veya yüzbin fıçı içki içse de bunları meşru görmedikçe imandan çıkmaz. Tıpkı bir kafir, bütün hayır ve ibadetleri yerine getirse de Allah'a inanmadıkça küfürden çıkmadığı gibi. İşte mü'min de böyledir; Allah'a inandıkça bütün günahları işlese de imandan çıkmaz. Bu anlattıklarımız işin akıl ve nazar yönüdür.
{Nakil yönüne gelince}:
Allah Teâlâ, fısk, fücur ve günahla meşgul olan müminleri tövbeye davet ederken onları "müminler" diye anmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah Teâlâ’ya içtenlikle tövbe edin."(1) Eğer bu kimseler günahlarından dolayı kafir olsaydılar, Allah Teâlâ onları ‘müminler’ diye isimlendirmez ve "Ey kafirler! Allah Teâlâ’ya tövbe edin" derdi. Bir başka ayet-i kerimede Allah Teâlâ, "Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz!" Buyurmaktadır.(2) Burada da onlara "Ey kafirler!" dememiştir.
Aynı şekilde Âdem {a.s} cennete girdiği zaman Allah Teâlâ ona malum ağaca yanaşmayı yasaklamıştı. Fakat Âdem {a.s} o ağacın yemişinden yiyince Allah Teâlâ "Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı" buyurdu.(3) "Âdem Rabbine küfretti" demedi.
Nitekim Hz.Peygamber S.A.V buyurdu ki: القبر روضة "Kabir bir bahçedir (Neden?) من رياض الجنة Cennet bahçelerinden او حفرة Veya bir çukurdur (Neden?) من حفر النار Cehennem çukurlarından. "
Bir diğer ayette ما كنت تدرى "Sen bilmezdin ما الكتاب ولا يمان Kitab nedir? İman nedir? ولاكن جعلناه Fakat biz onu kitabı kıldık (Ne kıldık?) نورا Bir nur نهدى به Onunla hidayete erdiririz. (Kimi?) من نشاء Dilediğimizi (Kimlerden?) من عبادنا Kullarımızdan."