Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gazi Paşa'ya Suikast

Kemeraltı

Zekeriya Yıldız

Kemeraltı Gönderileri

Kemeraltı kitaplarını, Kemeraltı sözleri ve alıntılarını, Kemeraltı yazarlarını, Kemeraltı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yakup Cemil'in emaneti Nevber Hanım, söylediği tarihte kızının düğününü yaptı. Nikâh kıyılırken şahitlerin yanına boş bir de sandalye bıraktı. Gelmeyeceğini bile bile küçük kızının doktorunu bekledi. 'Doktor Nazım'ın karısı Beria Hanım, çektiği acılara dayanamayıp akli dengesini yitirdi. İttihatçı karısı olmanın zor olduğunu biliyordu da; deli edeceğini hiç düşünmemişti.' İsmail Canbolat'ın karısı suskunluğa gömüldü. Yaşadığı müddetçe ne güldüğünü gördüler ne de konuştuğunu... Bir devirdi, kapandı. İttihatçılar, sevaplarıyla birlikte günahlarını da bir torbaya doldurup çekip gittiler... Onlardan geriye çilekeş kadınlar kaldı. Bir de sessiz bir ülke...
Sayfa 381 - Selis KitaplarKitabı okudu
İnfazların yapıldığı haberi Çankaya Köşküne ulaştığında kısa bir sessizlik oldu. Müzik sustu, sesler kesildi. Hariciye Vekili Tevfik Rüştü, ağlamaklı bir yüzle Gazi Paşanın yanına sokuldu: - Asmanız şart mıydı? Gazi, duygularını belli etmeyen bir sesle cevap verdi: -Şarttı. Ben onları asmasam, onlar beni asacaktı!
Sayfa 381 - Selis KitaplarKitabı okudu
Reklam
Doktor Nazım Bey.. :(( Cavit Bey.. :((
Bedenler ipte döndü, dündü, döndü ve durdu... Kalabalığın içinden bir kadının hıçkırığı yükseldi, ardından çığlığı: - Doktor! Hakkını helal et... Yaşlı bir adam, kadının omuzuna dokunup fısıldadı: -Yakınınız mıydı? Kadın, gururla göğsünü şişirdi: -Aile büyüğümüzdü, hakkını ödeyemeyiz Sonra kendini tanıtma ihtiyacı hissetti: -Benim adım Nevber. Yakup Cemil'in karısı...
Sayfa 381Kitabı okudu
Nevber Hanım...
- Ne kadar bahtiyar oldum bilemezsiniz. Lakin ortalık kötü... Nahak yere başınıza bir iş açılmasın. O sessiz, zayıf, çelimsiz kadın birden bire dikleşiverdi. - Ben Yakup Cemil'in koynuna girmiş kadınım doktor! Enver bile korkutamadı gözümü, bunlar mı korkutacak! Konuşurken bir dağ gibiydi. Sesinde yiğitliğin kendisi, duruşunda vakar ve asalet vardı. Doktor Nazım kendini alamadı. Bir cesaret abidesine dokunurmuş, bir nur halesine sarılırmış gibi sımsıkı sarıldı. Yıllardır tanıdığı anlı şanlı kocaman adamların mahkeme sa- lonlarında nasıl kaçıştıklarını, göz göze gelmemek için nasıl kıvrandıklarını gördükten sonra Nevber Hanımın bütün insanlığa yetecek büyüklükteki yüreğinde eriyip gitmek istiyordu. -Allah razı olsun! -Allah sizi korusun Nazım Bey! Sırf görmek için geldim. Bir emrin varsa çekinmeden söyle. Hiçbir yükün bana ağır gelmez.
Sayfa 378 - Selis KitaplarKitabı okudu
Doktor Nazım Bey:
Hayali yıllar öncesine gitmiş, yağmurdan sığınmak için girdiği Mısır Çarşısındaki kadını hatırlamıştı. Nevber hanımı... Teşkilatın amansız silahşoru Yakup Cemil'in beş parasız bırakarak çekip gittiği vakur kadını... Onu bu halde görünce utanmıştı yaşamaktan... Yüzüne bile bakmaya cesaret edememiş, "Affet bizi" demişti. "Feleğin rüzgarı ters esti. Her birimiz bir yere savrulduk." Yine de büyüklüğünü yitirmemişti kadıncağız. Kendisi bu haldeyken yaşıyor olmalarını ayıplamamış, vefasızlıklarını yüzüne vurmamış, "Mukadderat doktor bey" deyip teselli etmişti. "Rejide çalışan küçük kız çok hasta, yolunuzu düşürüp de bir dinleseniz." Ana yüreğinin gem vurulamayan şefkatiyle ağzından dökülüveren bu cümleler kurşun gibi batmıştı yüreğine. Ve o an anlamıştı aslında öldüklerini. İttihatçı diye gezinenlerin ruhu çekilmiş boş bedenler olduğunu... İstiklal Mahkemesi aslında ölüler yığınını yargılıyordu. Nevber Hanıma bile sahip çıkmayı beceremeyen zavallılar güruhunu.... Burnunun direği sızlıyor, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Dişlerini sıktı. - Asmazsan namertsin bizi Kel Ali! Diye kahırlandı.
Sayfa 376 - Selis KitaplarKitabı okudu
Doktor Nazım
"Bu millete benliğini kazandıran ilk heyecanı hep İttihatçılar verdi. Onlar olmasaydı ben yolu bu kadar kolay yürüyemezdim..” Mustafa Kemal Paşanın böyle söylediğini işittiğinde garip bir haz duymuş, hücre duvarının soğuk taşlarına başını dayayıp kendi kendine gülmüştü. Ölüm, sürgün, mahpusluk, hücre... İttihatçı kaderinde alın yazısı gibiydi. Bunu ondan iyi kim bilebilirdi? Yadırgadığı şey, millete ilk benliğini kazandıran kadronun Cumhuriyet tarafından sigaya çekilmesiydi. İzmir'de Terakkiperver'in soluğunu kesmesi, Ankara'da İttihat- çıların gırtlağına çökmesiydi.
Sayfa 375 - Selis KitaplarKitabı okudu
Reklam
Bu hengâme içinde, Mahkeme Reisi Kel Ali'nin boş bulunup, "Cavit ve Nazım'ı mutlaka asacağız" demesi yadırganmadı bile… Sonunun başından belli olduğu bir davanın görüldüğü herkes tarafından kabul edilmişti.
Sayfa 375 - Selis KitaplarKitabı okudu
Yoksa işin içinde başka maksatlar mı vardı? Suikastı bahane edip Halk Fırkasının önüne dikensiz bir gül bahçesi mi serilmek isteniyordu?
Sayfa 366 - Selis KitaplarKitabı okudu
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.