En Eski Kieslowski Kieslowski'yi Anlatıyor Gönderileri
En Eski Kieslowski Kieslowski'yi Anlatıyor kitaplarını, en eski Kieslowski Kieslowski'yi Anlatıyor sözleri ve alıntılarını, en eski Kieslowski Kieslowski'yi Anlatıyor yazarlarını, en eski Kieslowski Kieslowski'yi Anlatıyor yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sinema gelişimi içerisinde farklı dönemlerde bir çok akımın etkisinde kalarak şekillendi ama bazı yönetmenler var ki tek başlarına bir akım gücüne sahipler. Kieslowski de benim için o yönetmenlerden birisidir. İlk dönem filmlerindeki o sertliği zamanla daha naif,şiir(klasik olacak ama onun kadrajlarını ve geçişlerini anlatabilecek daha güzel bir kelimem yok) bir nitelik kazanmıştır. Çoğu kişi "The Decalogue" ve "Three Colors" serileriyle tanır yönetmeni ama sinemasındaki bu ince geçişin ilk örneği olan "The Double Life of Veronique" gözden kaçmaması gereken bir şaheserdir.
Ruhları hafifleten insandır Kieslowski.
Sabahları kalkıyoruz, işe gidiyoruz veya gitmiyoruz. Uyuyoruz. Sevişiyoruz. Nefret ediyoruz. Film seyrediyoruz. Ailemizle ya da arkadaşlarımızla sohbet ediyoruz. Çocuklarımızın veya onların arkadaşlarının sorunlarını yaşıyoruz. Ve filmler de buralarda bir yerdeler. İçimizde bir yerlerde kalıyorlar. Hayatımızın, iç dünyalarımızın bir parçası haline geliyorlar. gerçekte olmuş olaylar kadar bize aitler.
Adalet, eşitlik, bunlar oldukça heyecanlandırıcı şeyler. Bunun olanaksız olduğunu anlayabilmeniz için çok keskin bir zeka ve öngörüye sahip olmanız gerekir.
Her şey çok fazla yüzeyleşti. Mektup yazacağımıza telefon eder olduk. Romantik ve maceralı olabilecek bir seyahat yerine, havaalanına gidip bir bilet alıyor, uçuyor, geldiğimizin aynısı bir diğer havaalanına iniyoruz.
Tek kelimeyle harika bir kitap. Tabir yerindeyse bir solukta okudum. İçinde her şeyi bulabileceğiniz bir kitap. Kieslowski'yi seviyorsanız tabi. Okurken her kelimesinden zevk aldım....
Acı çekmenin çekmemekten daha kötü olduğunundan emin değilim. Bazen acı çekmek daha iyidir. Herkes bunu bir kere yaşamalıdır. Bizi olgunlaştıran da budur. Kolay bir Hayatınız varsa, başkalarını da düşünmeniz için bir sebebiniz yoktur. Kendiniz ve başkası hakkında endişelenmeniz için bir şekilde acıyı acıyı yaşamanız olmanız, acı çekmenin ne olduğunu bilmeniz gerekir. Böylelikle, incindiğinizde, incinmenin ne olduğunu anlarsınız. Çünkü acının ne olduğunu anlamazsanız acının olmadığı bir yaşamı da anlamaz ve öyle bir yaşam için şükredemezsiniz.
Şahane bir kitap. Kieslowski sinemasını seviyorsanız zevkle okursunuz ve hakkında birçok şey öğrenebilirsiniz. I'm so so belgeselini de tavsiye ederim.
Polonya'ya olan sevgim yıllanmış bir evlilik gibi. Çiftler birbirlerinin her şeyini biliyorlardır ve birbirlerinden sıkılmışlardır. Ama biri öldüğünde, diğeri hemen onu takip eder. Polonya'sız bir hayat düşünemiyorum.