Klavuz
Yazmasaydım unutup gidecektim belki,çoğunu.Oysa şimdi geviş getirip duruyorum.Şu "aracı olmak",araç olmak, bir oyunun taşı,bir oyunun taşı,ya da taşları olmak...
Ölümden de kaygılandırıcı olan,dönülmez olan durum, bu muydu acaba?
Anlaşılmayacak şeyler hep kalacaktır, yolumuzun orasında burasında.
Bilge Karasu'nun kafalarda soru işaretleri bırakan,post-modern,oyun içinde oyun,düş ile gerçeği bir arada yaşayacağınız bir eseri. Evet gerçekten kitabın kahramanı Uğur'un rüya mı gördüğünü gerçek olayları mı anlattığını anlamakta zorlanabilirsiniz. Biraz sıkıcı ve durgun gelebilir. Ama öyle bir gizem de var ki,sizi içine çekiyor. Ölümle yaşam arasında,acaba eş cinsellik hangi boyutta ve daha bunun gibi bir çok konuda kendinizi düşünürken bulacaksınız. Keyifli okumalar.
#klavuz#bilgekarasu#metisyayınları#okudumbitti#okudumokuyun#oku#okumak#okumaközgürlüktür#okumakgüzeldir#kitap#kitaplardankesitler#kitaplık#kütüphanem#kitapkurdu#kitaplardanalıntılar#kitapyorumu#keşfetteyiz#kesfet#keşfetedüş#kesfettengelenler#yazar#yazarlıkatölyesi#yazarsözleri#bookstagram#booklover#bookstagrammer#booksbooksbooks#booksandcoffee#books#ilovebooks
“Bir yeri ağrıyanın karşısındaki çaresizliğimizi, anlamsızlığımızı hep biliriz. O kişi sevdiğimiz bir insansa büsbütün işe yaramaz görünür ellerimiz, sözlerimiz; çırpınıp dursak da…”
“Aylar sürmüş bir yolculuktan dönmüş gibiyim. Her şey geride kalmış, karşı kıyıya varmışım. Evime dönmüş olmam bir şey değiştirmez. Yepyeni bir ülkeye varmış gibiyim.”
“Yepyeni ülke” eskisine ne kadar yakın! Ne kadar da uzak ondan!
“Yaşlanmış olmanın bir iyi yanı var,” dedi; “insanın bir yaşam boyu gözettiği, o insanı bir yaşam boyu tanımlamış olan birtakım sınırlar, gerileyiverir, siliniverir… Önemsizleşiverir… O yaşlıya bakan gençler, bu durumu 'düşmek', 'düşkünleşmek', sırasında 'kendini rezil etmek' diye nitelerler çoğu zaman… Oysa, öyle değildir pek… 'Düşmemek', belki bir süre daha, önemli görünür yaşlıya. Sonra bu önem de yiter… Yitebilir…
Vakit azalmaktadır. Her şeye biraz daha, biraz daha uzaktan bakılmaktadır… İnsanı vaktiyle yıldırmış olan şeylerde bile, gülünesi özellikler seçilmeğe başlanır… Ölçütler değişir… Gizlilik olsa olsa, henüz yaşlanmamış olanların korunması için gerekli olabilir, önemli görünebilir… Ama koruma söz konusu değilse…”
“Bir ara, değiştiğimi, çok değiştiğimi sandım. Çok geçmeden anladım değişenin ne olduğunu: Yaşamım değişmiş. Hem de şaşırtacak ölçüde… Bir değişiklik daha var. (…) Düşlerim değişti… (…) Ölmeği beklemiyorum artık.”
“Arkadaşlıklarda, dostluklarda, sevgilerde, karşısındakini ele geçirilecek bir ülke gibi görenler vardır. Tedirgin eder beni böyleleri.
(…)
Buna karşılık, karşısındakini tanımak isteyen, karşılıklılık gözeterek birbirlerini birbirlerine açan, veren insanların yakınlıkları, destek görmelidir; hiç değilse benden…
Bir de pattadak çıkagelenler vardır, senden istediğini senin rızanla alan, seni kendine bağlamasını başaranlar vardır… Günün birinde geldikleri gibi giderler. Ya alacaklarını aldıkları, bu da kendilerine yettiği için… Tabiî, bu durumda, ilk öbektekiler gibi davranmış olurlar: Yağma bitmiştir… Ya da sen onlara, kabul etmek istemedikleri bir ölçüde bağlandığın için. Yani 'başkası yağmalanır ama ben, başkasının kullanabileceği bir toprak değilim,' türünden bir tutum… Senden uzaklaşırken senin ne düşündüğünü hiç merak etmezler…”