“Dile getirmekte güçlük çektiğim dile getiremediğim bir hüzün var bu seste… Hem tatlı hem… Nasıl söylemeli? Sanki çok görmüş geçirmiş… Acıları da sevinçleri de bilmiş… Dünya kadar eski bir… bir… bir bilgeliğin sesi bu…”
“İnsanın kafasını karıştıran, yüreğini ağzına getiren, içini kaygılara salan hiçbir şeyin kalmadığı bir geçitteydik. Geride kalan unutulmuştu sanki; ötede bekleyenin sesi henüz gelmiyordu. Altımızda bir iki küçük kaya bulunsa gerekti; denizin soluğu kırış kırıştı bir yerlerde.”
“(…) kimi insan şöyle şöyle bir insanım der; kendini, olduğuyla tanımlar. Kimi insan ise, olmadıklarıyla bilir kendini, kendini tanımlarken en sağlam bildiği, 'şöyle olmadığı,' ya da 'böyle yapmadığı'dır.”