Özgürlük mü? Sefaletinizi yaşarken mutsuz ya da mutlu olabilirsiniz. Özgürlüğünüz, işte bu seçimi yapmaktan ibarettir. Bireyselliğinizi çoğunluğun oluşturduğu kazan içinde eritebilirsiniz ve bunu bozgun ya da sevinç duygusu içinde yapabilirsiniz. Bizim seçimimiz, sevgili hanımefendi, sevinç duygusu.
Uzlaşma her an kışkırtmaya dönüşebilir, kışkırtma da uzlaşmaya. Önemli olan, hangi tutumu benimsemiş olursa olsun, insanın sonuna kadar gitme iradesini göstermesi.
Milan Kundera’dan okuduğum ilk kitaptı. İlk kitap için doğru seçim mi bilmiyorum ama benim okuma zevkime hitap etti. Kitapla ilgili hiçbir beklentiye girmeden okumaya başladım. Ve okuma sürecinde bana çok güzel cümleler eşlik etti. Hiç sıkılmadan akıcı şekilde ama altlarını bol bol çizerek ve üzerine bol bol düşünerek okudum.
Konusu da; ikili ilişkilerden yola çıkarak kimlik tanımlaması… Gerçek nedir? Sınır nerededir? İki insanın birbirinin alanına girmesi nerede başlar nerede biter ? Kadın davranışları, erkek davranışları üzerine bolca çıkarımlar yapabileceğimiz ve bunu bir olay örgüsü üzerinden rahatlıkla veren bir kitap oldu. Dilini çok sevdim hemen diğer kitabına geçiyorum. Okumadıysanız bir şans verebilirsiniz.
KimlikMilan Kundera · Can Yayınları · 20191,979 okunma
Önümdeki yaşamı bir ağaç gibi düşünüyordum. Ona, olasılıklar ağacı adını vermiştim. İnsan, yaşamı ancak kısa bir süre bu biçimiyle görebilir. Yaşam, sonra insana değişmez biçimde dayatılmış bir yol gibi içinden bir daha hiç çıkılamayacak bir tünel gibi görünür: Bununla birlikte, o eski ağacın görüntüsü içimizde silinmez bir özlem olarak kalır.
Zaten çıplak ama onlar onu soymayı sürdürüyor! Onu benliğinden soymaya çalışıyorlar! Yazgısından soymaya çalışıyorlar! Ona başka bir ad verdikten sonra, kimliği olmayan kişilerin yanına atacaklar ve o, kim olduğunu hiçbir zaman kimseye anlatamayacak.
Özgürlük mü? Sefaletinizi yaşarken mutsuz ya da mutlu olabilirsiniz. Özgürlüğünüz, işte bu seçimi yapmaktan ibarettir. Bireyselliğinizi, çoğunluğun oluşturduğu kazan içinde eritebilirsiniz ve bunu bozgun ya da sevinç duygusu içinde yapabilirsiniz. Bizim seçimimiz, sevgili hanımefendi, sevinç duygusu.
Ama bu durumda, yaşamın yüceliği nerede? Yalnızca tıkınmaya, çiftleşmeye, tuvalet kağıdına yazgılıysak, kimiz biz? Ve elimizden yalnızca bunu yapmak geliyorsa, bize söyledikleri gibi, özgür varlıklar olmaktan nasıl gurur duyabiliriz?
‘Düşüncelerin uygunsuz bir aradalığı.’ Birbiriyle hiç bağdaşmayan bu tutumlar, nasıl oluyor da aynı kafanın içinde, aynı yatağı paylaşan iki metres gibi yan yana olabiliyordu?
Oysa yüzyılımız, bizim çok müthiş bir gerçeği anlamamızı sağladı: İnsan, dünyayı değiştirebilecek çapta bir yaratık değil, hiçbir zaman da olamayacak. Devrimci olarak benim deneyimlerimden çıkardığım temel sonuç bu.