Alevilik, insanlar arası ayrımı aşıp kavimleri ve inançları eşit kabul eder. Kaldı ki, çağdaş insanlık değerlerinin de gösterdiği gibi bu özelliği onun üstünlüğüdür.
Alevilik, Yunus Emre’nin;’’
Ete kemiğe büründüm
Yunus diye göründüm’’ veya
‘’Mansur Ene’l Hak söyledi
Haktır sözü Hak söyledi’’ gibi
deyişlerde görüldüğü gibi bir teolojiye sahiptir.
Muhammed dönemi hayatında, bir fetihçi ve şeriatçı kimliğiyle karşılaşıyoruz, ki Aleviliğin temel değerleriyle Ali’nin bu kimliğini bağdaştırmak neredeyse olanaksızdır.
Farklı düzen ve devlet yapılarında süren bu öğütme ısrarının nedeni, eşitsizlik ve despotizme karşı Aleviliğin hümanist, eşitlikçi ve tebaalaşmaya itiraz eden kimliğinde belirginleşiyor.
Aleviliğin kökü, temeli ve üzerinde yükseldiği bina insandır. Bilimden gidilmeyen sonu cehalettir. (karanlıktır) diyen bir kültür, eline beline ve diline sahip olacaksın diyerek yüksek insanlık erdemlerini işaret eder.
Alevilik İslam ile tanıştıktan, eline, beline ve diline sahip olamayan Ali'yi rehber edindikten sonra yavaş yavaş bozulmaya başlamış ve devlet destekli bu bozulma hızla devam etmektedir. İslam ile gelen yozlaşmaya dur diyerek Ali'siz olarak yoluna devam edecek olan Alevilik, kendi öz kimliğine dönerek yoluna devam etmelidir. Bu kitap da bütün bu detayları bulacaksınız.