Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mutluluğun Sırları

Kimyayı Saadet

İmam Gazali

Kimyayı Saadet Gönderileri

Kimyayı Saadet kitaplarını, Kimyayı Saadet sözleri ve alıntılarını, Kimyayı Saadet yazarlarını, Kimyayı Saadet yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dediler ki: "Ya Resûlâllah kimlerle oturup kalkalım?" Buyurdu ki: "Sorduğunuz zaman size Allah'ı hatırlatan, sözleri amelinizi artıran işleri sizi âhirete teşvik eden kimselerle kalkıp oturun."
Peygamber buyurur ki: "Ümmetin âlimleri hükümdarlarına muvafakat(razı olma, uygun bulma, olur deme) etmedikçe, ümmet Allah'ın himayesindedir". Velhasıl hükümdar ve sultanların bozulmasıyla halk da bozulur. Hükümdar ve sultanlar da, âlimlerin bozulmasıyla bozulur. Âlimler, onları ıslah etmedikleri için, kötü fiillerini, beğenilmeyen işlerini reddetmedikleri için kendileri de bozulur.
Reklam
Mukatil bin Salih der ki: "Ebû Hanifenin üstadı olan Hammad bin Sekmenin yanına gittim, odasında bir Kur'an, bir hasır, bir post ve bir ibrikten başka bir şeyi görmedim." O anda kapı çalındı. Dediler ki zamanın halifesi Muhammed bin Süleyman geldi. İçeri girip Hammadın huzurunda: "Ey Hammad! Her defa seni görünce kalbime korku doluyor. Bunun sebebi nedir?" dedi. Hammad dedi ki: Bunun sebebi şudur: Peygamberimiz buyurur ki: "Bir âlimin ilimden maksadı Allah ise, herkes ondan korkar. Maksadı dünya olan âlim ise, herkesten korkar." Sonra halife önüne kırkbin akçe koydu ve "bir işe harca" dedi. Hammad: "Bunu al, sahiplerine ver" dedi. Halife yemin etti ki, bu mal veraset yoluyla bana kalmıştır, kimsenin hakkı yok içinde. Hammad: “Benim ihtiyacım yoktur, muhtaç olanlara ver” dedi. Halife: "Sen mustahaklarına taksim et" dedi. Hammad: "Belki hakkıyla taksim edemem. Bazı kimseler benim için, insafsızlık yaptı, derler." Böyle olmasını da caiz görmem deyip o parayı kabul etmedi. Eski âlimlerin eski Sultanlarla halleri böyle idi.
Dünya insanları hepsi yolculuktadır; yolculara yaraşan birbirlerine arkadaş, yardımcı olmaları ve birbirlerine acımalarıdır. Öyleyse, kendisi de sabahleyin erken bir iş yolunda olmalı, ve ben müslümanlardan fayda görüp onlardan razı olduğum gibi, onlar da benden fayda görsün benden razı olsunlar, diye niyetlenip bir işle meşgul olmalıdır.
Din erbabının dertleri dünyevi muamelelerinde belli olur.
Allah buyurur ki: "Verirken az, alırken çok tartanların vay haline." (Mutaffifin, 1-3). Selefin âdeti şu idi: Bir şey alırken biraz eksik alırlardı ve bir şey verirken de biraz fazla verirlerdi ki: "Bu fazlalık bizimle cehennem arasında perdedir." Yani muameleyi doğru yapmamaktan korkuyorlardı ve: "Biraz fazlalık için tubayı, veyle yani cenneti, azaba değişenler aptaldır." derlerdi.
Reklam
Peygamberimiz buyurur ki: Ticarette hiyanet olursa, mutlaka bereket kalkar." Bereketin mânâsı; bir kimsenin malı az iken rahat yaşaması, ondan çok kimselerin fayda ve rahatlık görmeleri ve çok hayır meydana gelmesidir. Bazı kimseler var ki, çok servet sahibi iken o servet hem dünyada, hem de âhirette helakine sebep olur, hiç ondan fayda ve rahatlık bulmaz. O hâlde akıllı olan fazla mal değil, bereket ister. Bereket, güven ve doğrulukla olur. Hatta mal çokluğu da güvenle olur. Zira hiyanet yapmakla bilinen kimseden herkes kaçınmaya başlar.
( Kibrin önemli sebeplerinden bi tanesi )
Kendini büyük gören kimse,üstün bir sıfatın kendinde bulunduğunu anlayıp başkalarında bulunmadığına inandığı için kendini büyük görür.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.