Seçim dediğimiz şey bir yanılsama, dedi içindeki ses. Her şey olması gerektiği gibi oluyordu. Olasılıklar atomlar gibi etrafımızda dönüyor, çok uzaktaki bir kelebeğin kanat çırpışı, burada büyük bir aşka dönüşüyordu. Belki de bilmediğimiz bir zamanda gerçekleşiyordu her şey. Bizse bir gölge gibi sadece tekrar ediyorduk yaşanılanları. Bir kadın aşık olduğu adama burada yeniden aşık oluyor, bir duvar ustası yaptığı duvarı burada yeniden yapıyor, bir yazar yazdığı romanı burada yeniden yazıyordu. Aşık olan insanların birbirlerini daha önceden tanıyorlarmış hissi, bir duygu değil, kavrayıştı. Yaşamak dediğimiz mefhum, unuttuklarımızı hatırlamaktan ibaret olamaz mıydı?
Seçim dediğimiz şey bir yanılsama, dedi içindeki ses. Her şey olması gerektiği gibi oluyordu. Olasılıklar atomlar gibi etrafımızda dönüyor, çok uzaktaki bir kelebeğin kanat çırpışı, burada büyük bir aşka dönüşüyordu.