Etkileyici ve akıcı bir dile sahip, duygusal derinliğini tüm hücrelerimize hissettiren, insanın sevgisini, umudunu yitirmeyişini ele alan kısacık ama oldukça etkileyici girişiyle kendisine hayran bırakan bir eserle geldim.
Eserimiz, Sri Lanka'da bir iç savaşın ortasında Dinesh'in kamp hayatını anlatarak başlıyor. Kitabın başlangıcı o kadar etkileyiciydi ki o hissiyatı iliklerime kadar hissettim. Savaş ortamı acılarla dolu, keşke daima barış olsa da kimse acı çekmese diyerek okudum satırları.. Aslında Dinesh'in gözlerinden savaşın dehşetini okuyor, o hissi yaşıyoruz bir nevi..
Dinesh, diğer insanlarla birlikte derme çatma bir kampta yaşıyordu. Kaldığı kampta bazen yaralıları taşıyor bazen de ölülerin defin işlemleri ile ilgileniyor. Oradaki bir çok insan yakınını kaybetmiş, evlerini terk etmiş, mal varlıklarını yitirmiş ve ölüm tehdidi altında hayatlarını devam ettiriyorlardı.
Oradaki yaşlılardan biri olan Somasundaram, kızının iyiliği ve emniyeti için, ona göz kulak olabileceğini düşündüğünden dolayı Dinesh'e yaklaştı ve onun kızıyla evlenmesini istedi çünkü Somasundaram yakında ölecekti ve kızına bakacak birini bulmak onun son vazifesiydi..
Peki savaşın ortasında Dinesh ve Ganga evlenebilecekler mi?
Onları nasıl bir hayat bekliyor sorularını öğrenmek isterseniz oldukça etkileyici olan bu eseri içtenlikle öneririm.