Yalnızdı, öfkeliydi. Yaşamını taşıyamıyor, sürükleyemiyordu. Varlığı, saltık bir yalnızlığın içinde yüzen, küçük, derme çatma bir saldı. Ne yöne bakarsa baksın ufuk çizgisini görüyordu. Baktığı sonsuzluğun umursamazlığını bulanıklaştırıp unutturacak geçici paravanlar da kalmamıştı. Sevmiyordu artık; bir başkasını, bir şeyi, kendini… Belki ülkesini bile. O da, bakışlarını aşağı çevirmişti; geçmişe.
…