Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Komünistlerin Gözüyle Siyasi Portreler

Anonim

Komünistlerin Gözüyle Siyasi Portreler Gönderileri

Komünistlerin Gözüyle Siyasi Portreler kitaplarını, Komünistlerin Gözüyle Siyasi Portreler sözleri ve alıntılarını, Komünistlerin Gözüyle Siyasi Portreler yazarlarını, Komünistlerin Gözüyle Siyasi Portreler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Filistin Kurtuluş Örgütü:
Arafat sadece FKÖ'yü yeniden kurmakla kalmadı. Diplomatik girişimleriyle FKÖ’nün Ortadoğu'da bir siyasi özne olarak varlığını güçlendirdi. FKÖ 1974’te Arap Birliği zirvesinde ‘ Filistin halkının biricik meşru temsilcisi” olarak tanındı. Arap Birliği’nin ardından İslam Konferansı Teşkilatı, Afrika Birliği Örgütü ve en sonunda Birleşmiş Milletler tarafından tanındı. 13 Kasım 1974’te Arafat kefiyesi ve belinde tabancasıyla New York’ta Birleşmiş Milletler kürsüsüne çıkarak Filistin sorununu anlatan bir konuşma yaptı. Bu bakımdan ilk defa hükümet dışı bir örgüt Birleşmiş Milletler’de konuşma yapmış oldu. 100 u aşkın ülke tarafından tanınan FKÖ’nün çeşitli ülkelerde temsilcilikleri açıldı. FKÖ 197ö’da bir Arap ülkesi gibi Arap Birliği ne üye oldu. Uluslararası siyaset arenasında kendi bayrağı ve temsilcilikleri ile beraber yer alan FKÖ bir örgütten ziyade “sürgünde bir hükümet” gibi algılandı. Bir yandan da Lübnan’da kendini bir devlet olarak örgütlemeye başladı.
El Fetih İslamcı veya komünizan bir ideolojik hatta sahip olmadı, Arap milliyetçiliğini Filistin yurtseverliği ile birleştiren bir ideoloji benimsedi. Ulusal mücadeleye İslami bir arka plan oturtuldu, Arafat zaman zaman Kuran’dan ayetler okuyarak bunu kâfirlere karşı bir savaş kisvesine büründürdü, cihad kavramıyla bağdaştırdı. Böylece hareketin çabucak kitleselleşmesini ve milli bir hareket olarak algılanmasını sağlamaya çalıştı. El Fetih başından sonuna kadar bölgedeki diğer Arap devletlerin güdümüne girmeden bağımsız bir Filistin devleti amaçlayan bir politik hat çizdi. Aynı zamanda diğer Arap ülkelerinin olabildiğince desteğini almak, en azından tarafsız kalmalarını sağlamak için bu ülkelerin içişlerine karışmamayı bir prensip olarak benimsemişti.
Reklam
Arafat’ın önderliğini yaptığı El-Fetih örgütü 1958’de Kuveyt’te kuruldu. Örgütün Kuveyt’te kurulması bir tesadüf değildi. 1950’lerde Ortadoğu’da petrol üretiminin artırılması dolayısıyla yeni petrol kuyulannın açılması gündeme gelince, Filistinliler, vasıflı işgücü potansiyeli yüksek olan bir ulus olduklanndan, bu müteahhitlik işlerini üstlenmişlerdi. Özellikle Kuveyt’teki istihdam sorunu Filistinli işçi ve mühendislerle çözülüyordu. Arafat ve El Fetih’in ilk kurucuları da Kuveyt’te çalışan inşaat mühendisleriydi.
Sayfa 241Kitabı okudu
Eski Şili devlet başkanı Salvador Allende'nin son konuşması:
Ülkemin işçileri, Şili’ye ve kaderine güven besliyonım. Hainlerin kendilerini zorla kabul ettirmek istedikleri bu karanlık ve kötü anlarda, er ya da geç [...] yeni bir toplum kumıaya layık insanlar için geniş caddelerin yeniden açılacağını bilmelisiniz. [...] Yaşasın Şili! Yaşasın halk! Yaşasın işçiler! [..1 Benim son sözlerim bunlar ve ben kendimi boşu boşuna feda etmediğime inanıyorum. Alçaklığı, vefasızlığı ve hainliği mahkûm edecekler için ölümümün bir ahlak dersi olacağından eminim..."
İkinci Emperyalist Paylaşın Savaşının ardından ABD özellikle İngiltere'nin sömürgelerinden anndırılıp bütün emperyalistlerin yağmasına açık bir pazar haline gelmesini istiyordu. Bu çerçevede Hindistan 25 Ağustos 1947'de bağımsız devlet statüsüne kavuştu. Ama bu bağımsızlık İngiliz emperyalizminin ellerini Hindistan'dan büsbütün çekmesi anlamına gelmedi. İngiltere'nin sömürgesi iken tek bir vali tarafından ve tek bir ülke olarak yönetilen Hindistan, Pakistan ve Seylan (Sri Lanka) ancak bölünmüş olarak “bağımsız"laştılar. Daha sonra Pakistan bir kez daha Pakistan ve Bangladeş olarak bölünecekti. Sri Lanka'nın bölünmesi için gayretler hala sürmektedir. Bu eski İngiliz sömürgelerinin burjuva demokratlarının önderliğinde ne kadar bağımsız hale geldiklerini görebilmek için bir olguyu daha vurgulamak gerekir: burjuva demokratik hareketler eliyle sömürge statüsünden "kurtulan" bu ülkeler pek çok başka benzerleriyle aynı akıbete uğradılar; Ingiliz Uluslar Topluluğu'nun (Commonwealth) birer üyesi yapıldılar.
Sayfa 224Kitabı okudu
Albert Einstein:
"Gandhi'nin düşünen insanlar üzerinde bıraktığı ahlaki etki kaba güciin gözde çok büyütüldüğü günümüzde göründüğünden çok daha kalıcı olacağa benzer. Kaderin gelecek kuşaklara yol gösteren, böylesine parlak görüşlü bir insanı bize bağışlamasını bir talih saymalı ve şükran duymalıyız."
Sayfa 223Kitabı okudu
Reklam
Gandhi'nin kişisel özelliklerinden ziyade Komünist Manifesto’da tarif edilen burjuva sosyalizmi ile daha yakından ilişkilidir. Burjuva sosyalizmi kapitalizmin kimi olumsuz sonuçlarını törpülemek maksadıyla öne çıkmakla birlikte, esas olarak sermayenin özel ve temel ürünü olan proletaryanın sınıf mücadelesini önlemeye dönük bir akımı ifade etmektedir. Gandhi'nin Hindistan'da ulusal kurtuluş mücadelesine egemen kıldığı çizgi de tas tamam bu ulusal kurtuluş mücadelesinin proletaryanın sınıf mücadelesi yöntemleriyle yürütülmesine engel olmak olarak özetlenebilecek bir çizgidir. Bu nedenle Gandhi bir ulusal kurtuluş savaşçısı olarak değil, bir burjuva demokrat olarak anılmayı daha fazla hak eder. Nitekim başka burjuva demokratları tarafından da bu yönleriyle yüceltilmiştir.
Yazar bu konuda yanılıyor. Heykelinin yapılması aslında menfaat içindi:
Gandhi'nin Hindistan'ın bağımsızlığına varan süreçte ulusal kurtuluş mücadelesinin körükleyicisi değil, frenleyicisi olduğu da çoğu kez unutulan, gözden kaçırılan bir gerçekliktir. Nitekim bu unutulduğu taktirde neden Gandhi'nin güya baş düşmanı olduğu İngiltere'de bir heykelinin dikildiği de anlaşılmaz hale gelmiştir. Gerçekten de Gandhi belki de düşmanları tarafından heykeli dikilen ilk ve tek “ulusal kurtuluş savaşçısı’’dır: Gandhi'nin yüzüncü doğum yıldönümü olan 1969'da İngiltere'de bir heykeli dikilmiştir.
Sayfa 223Kitabı okudu
Lenin'de Milli Kurtuluş Savaşı'nı bu yüzden desteklemişti
Komünist Enternasyonalin İkinci Dünya Kongresi'ndeki en önemli tartışmalardan biri ulusal sorun ve sömürgeler sorunu etrafında geçti. Bu konudaki karar tasarısını hazırlamakla görevli komisyonda Lenin de yer alıyordu ve tartışmaya sunulan taslaklardan biri onundu. Komisyona taslak sunanlardan biri de bir Hintli komünistti: Roy. Komisyonun raporunu kongreye sunarken Lenin, “bu sorun üzerine benim yazdığım tezler, ama daha çok da Roy voldaşınkiler oldukça canlı tartışmalara yol açtı.” demişti. Roy'un itirazları üzerine Lenin'in taslağında yapılan en önemli değişiklik komünistlerin sömürge ülkelerdeki burjuva demokratik hareketi destekleyip destekleyemeyeceği konusuna ilişkindi. Lenin'in taslağında komünistlerin geri ülkelerde burjuva demokratik hareketleri destekleyebileceği ve desteklemesi gerektiği söylenmekteydi.
1920'li yıllarda ABD'li küçük burjuvazinin ortak bildirisi
"Amerika bir barış ve özgürlük ülkesidir. Bir huzur beldesidir. Amerika'nın düzeni ise bireycilik üzerine kurulmuştur. Özel mülkiyet ve kar edinme hakkı bir tanrı vergisi olan şimdiki düzenin temelidir. Yabancı ülkelerden gelen işçiler burada karınlarını doyurdukları, bu ülkenin nimetlerinden yararlandıkları yetmiyormuş gibi. Amerikan toplıımuna re düzenine şükran borcu duyacaklarına, buradaki özgürlük havasından yararlanıp o havayı bulandırmaya, toplum düzenini sarsmaya, huzuru bozmaya çalışıyorlar. Yani hem bizim ekmeğimizi paylaşıyorlar, ulusa! sen 'etlerimizden çıkar sağlıyorlar, hem de nankörlük edip düzenimizi yıkmaya girişiyorlar. Üstelik bir tanrı buy ıvğu olan liberal sisteme (kapitalizme) ve bir doğa yasası olan bireyciliğe karşı çıkıyorlar. Bu toplumun temellerine tümüyle aykırı olan, ulusal ve dinsel geleneklerimize bütünüyle yabancı olan birtakım zararlı fikirleri bizim işçilerimize de aşılayıp kendi topraklarından getirdikleri bu düşünceleri yayarak Amerikalı işçileri, bu vatanın namuslu çalışan insanlarını, kendi düzenlerine karşı kışkırtıyorlar. Onları zehirliyorlar. Bu yabana işçiler kendilerine ister komünist desinler, ister radikal desinler ya da anarşist olsunlar, bunların hepsi bizim temel düzenimizi yıkmak isteyen birer kızıldan başka bir şey değildirler. Ve onlara asla hoşgörü gösterilıııemelidir. ”
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
1919 İlkbaharı’nda Macaristan'da kurulan İkinci İşçi Sınıfı Devleti, emperyalizmin dış müdahalesi ve içteki kapitalist güçlerin saldırısıyla yüz otuz üç gün sonra yıkıldı. Aynı aylarda Bavyera’da işçilerin Sovyet iktidarı on sekiz gün, Slovenya’daki ise on dokuz gün dayanabildiler. 1922’ye gelindiğinde İtalya’da faşist bir iktidar kuruluyor, diğer Avrupa ülkelerinde de faşist hareketler işçi sınıfına ve örgütlerine karşı başlatılan şiddetli saldırıların yürütücülüğünü üstleniyorlardı.
Goebbels belki de ilk defa bu olayda propaganda da yenildi:Liebzig Davası
Dimitrov'un uluslararası ünlenişi bu dönemeçle başlar. İşin doğrusu, Reichtag yangınının Dimitrov'un üzerine yıkılamayacağı belliydi. Olay günü Münih'te olduğu daha baştan itibaren tanık ve kanıtlarla ortadaydı. Leipzig davasının uluslararası kamuoyunda önemli bir yer tutması Nazilerin bu duruşmaları kendi lehlerine bir kampanyaya
Eski SSCB lideri Kruscev'in SSCB'nin kurucu liderlerden Buharin analizi
1937'de Buharin-Troçki çetesinin canice suçlarıyla ilgili yeni gerçekler gün ışığına çıktı. [...] Mahkemeler bu insan süprüntülerinin halk düşmanları Troçki, Zinovyev re Kamerlerle birlikte, Ekim Sosyalist Devrimi'nin ilk günlerinden bu yana Lenin'e karşı, partiye karşı, Sovyet devletine karşı gizli faaliyetler yürütmüş olduklarını gösterdi. 1918'in başlarında, Bıest-Litovsk barışı aleyhine girişilen gizli faaliyetler; Lenin'e karşı düzenlenen suikast ve 1918 ilkbaharında Lenin'in, Stalin'in ve Sverdlov'un tutuklanmaları ve öldürülmeleri için "sol" sosyalist devrimcilerle yapılan gizli ittifak; 1918 yazında Lenin'i yaralayan hain kurşun; 1918 yazında “sol" sosyalist devrimcilerin ayaklanması; Lenin 'in liderliğini baltalamak ve yıkmak amacıyla 1921 'de parti içindeki anlaşmazlıkların kasıtlı olarak derinleştirilmesi; Leninin hastalığı sırasında ve ölümünden sonra parti liderliğini devirme girişimleri; devlet sırlarının ifşa edilmesi ve yabancı casusluk örgütlerine bilgi verilmesi; Kirov'un alçakça öldürülmesi; yıkıcılık, saptırma faaliyetleri ve sabotajlar; Menjinski'nin, Kuybişev'in ve Gorki'nin alçakça öldürülmeleri: bütün bunların, yirmi yıldan fazla bir zamandır yapılan benzeri hainliklerin, burjuva devletlerinin casusluk örgütlerinin emirlerini ve işaretlerini yerine getirmek üzere, Troçki, Zinovyev, Kamenev; Buharin, Rikov ve uşaklarının katılmasıyla, ya da doğrudan doğruya bunların yönetimi altında işledikleri ortaya çıktı."
Nicolay Buharin:
Hatta SSCB’nin son demlerinde hem SSCB de hem de başka ülkelerde pek çok araştırmacı ve siyasetçi Perestroyka’nın ve Glasnost’un öncüllerinin Buharin’in yazı ve önerilerinden çıkarsanabileceğini savunmuştur. Uzun zaman boyunca SSCB yanlısı “Komünist” partilerin resmi tezi olan “Tekelci Devlet Kapitalizmi" tezinin, hatta bugün pek çok eski komünistin diline pelesenk olan küreselleşme ve “piyasa sosyalizmi” tezlerinin öncüllerini de onda bulmak mümkündür.
Sayfa 187Kitabı okudu
Stalin, Lenin'in eşine hakaretlerde bulunması:
Lenin 18 Aralık 1923'de Troçki'ye, o sıra partinin gündeminde olan Dış Ticaret Tekeli konusunda bir kısa not gönderdi; bu notu Krupskaya’ya yazdırmıştı. Bunun üzerine, Stalin Krupskaya'yı telefonla arayarak azarladı. Krupskaya 23 Aralık’ta Kamenev’e “yakışıksız hakaretlere, tehditlere ve özel yaşama kabaca Doktorların izniyle, Lenin'in bana yazdırdığı kısa nottan ötürü, Stalin bana çok ağır hakaretlerde bulundu. Ben partiye dün girmiş değilim ve son 30 yılda hiç bir yoldaştan kaba bir söz işitmedim. Partinin ve İliç'in çıkarlarını en az Stalin kadar gözetirim. Bende bir insanım ve sinirlerim bozulmak üzere." (SBKP arşivlerinden aktaran Moslıe Lewin, Lenin'in Son Mücadelesi, s. 123,MERY.)
Sayfa 148Kitabı okudu
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.