Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz

Mustafa Kemal Atatürk

Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz Gönderileri

Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz kitaplarını, Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz sözleri ve alıntılarını, Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz yazarlarını, Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizi yanlış yola sürükleyenler, biliniz ki, çoğu kez din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir.
İnkılabın kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe ve bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça başladığımız yenilikçi inkılap bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki devirlerde de hep böyle olacaktır!
Reklam
Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençli­ğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üs­tünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! Bu belli. Fakat zekanı unut! Daima çalışkan ol..
bu kadar kısa. bu kadar açık. bu kadar net.
Bir hükümet iyi midir, fena mıdır? Hangi hüküme­tin iyi veya fena olduğunu anlamak için, "Hükümet­ten gaye nedir?" bunu düşünmek lazımdır. Hüküme­tin iki hedefi vardır. Biri milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmek. Bu iki şeyi temin eden hükümet iyi, edemeyen fenadır.
Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak olursa umumi şerefsizliğin yıkıntısı altında, şunun bunun kişisel şe­refi de parça parça olur. Biz, o umumi şerefi kurtarabilmek için harekete gelen millete ruhumuzla işti­rak ettik, iştirakimize mani olabilecek şahsi rütbeleri, mevkileri de umumi şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğruna feda ettik.
Tarih, milletlerin yükseliş ve çöküş nedenlerini ararken birçok siyasal, askeri, toplumsal neden bulmakta ve saymaktadır. Kuşku yok; bütün bu nedenler, toplum­sal olaylarda rol oynarlar. Fakat bir milletin doğrudan doğruya yaşamıyla, yükselişiyle, çöküşüyle ilişkili ve ilgili olan, milletin ekonomisidir. Tarihin ve deneyimin belirlediği bu gerçek, bizim milli yaşamımızda ve milli tarihimizde de tamamen belirmiş bulunmak­tadır. Gerçekten Türk tarihi incelenirse, bütün yük­seliş ve çöküş sebeplerinin bir ekonomi sorunundan başka bir şey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veya yenilgiler, yokluk ve yı­kımlar, bunların hepsi meydana geldikleri dönemler­deki ekonomik durumumuzla ilgili ve ilişkilidir. Yeni Türkiye'mizi yaraşır olduğu düzeye eriştirebilmek için, kesinlikle ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız tümüyle bir ekonomi döneminden başka bir şey değildir.
Reklam
İnsaf ve merhamet dilenmekle, millet işleri, devlet iş­leri görülemez; milletin ve devletin şerefi ve bağım­sızlığı korunamaz. İnsaf ve merhamet dilemek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin gelecekteki çocukları bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Atatürk'ün 11 aralık 1935 tarihli mülkiyelilere konuşmasından..
Bu dünyadan göçerek Türk milletine veda edecek­lerinin çocuklarına kendinden sonra yaşayacaklara, son sözü bu olmalıdır: 'Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bit­memişti, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz. Bu sözler bir ferdin değil, bir Türk milleti duygusunun ifadesidir: Bunu, her Türk bir parola gibi kendinden sonraki­lere mütemadiyen tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk milletinin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedi olduğunu gös­termelidir. Yüksel Türk, senin için yüksekliğin hu­dudu yoktur. İşte parola budur!
Biz milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını fazla faaliyetle gidermeye çalışmalıyız. Osmanlı İm­paratorluğu içindeki çok çeşitli topluluklar, hep milli inançlarına sarılarak, milliyetçilik idealinin gücü ile kendilerini kurtardılar. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler. Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş. Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi ben­liğimize ve milliyetimize bu saygıyı, hissi, fikri ve fi­ili olarak, bütün davranış ve hareketlerimizle göste­relim.
Unutmamalıdır ki, ulusun egemenliğini bir kişiye ya da belirli kişilerin elinde bulundurmakta çıkar bek­leyen bilgisiz ve aymaz insanlar vardır. Hükümdar­lar, kendilerini var olduğu sanılan bir gücün temsil­cisi tanırlar ve bundan zevk alırlar. Fakat bunların çevresindeki çıkarcılar, bunu din kisvesine bürün­dürerek bütün ulusu aldatmaya çalışırlar. Nitekim şimdiye dek çalışmışlardır. Sonunda ulusun kulağı bu sözlerle dolar ve o telkinleri; din gereği ve tanım, bir gerçek olarak düşünür. Bu gibilere mürteci ve bu eylemlere irtica derler.
Reklam
Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar, bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkı­mızı hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki, ulusu mahveden, tutsak eden, yıkan fenalıklar hep din ör­tüsü altındaki küfür ve kötülüklerden gelmiştir.
Vatandaş­lar! Vatandaşınız olan herhangi bir şahsı istediğiniz gibi sevebilirsiniz; kardeşiniz gibi, arkadaşınız gibi, babanız gibi, evladınız gibi, sevgiliniz gibi sevebilirsiniz. Fakat bu sevgi sizi, milli mevcudiyetinizi, bütün sevginize rağmen, herhangi bir şahsa, herhangi bir sevdiğinize vermeye sevk etmemelidir. Bunun aksine hareket kadar büyük hata olamaz. Bir millet için, bir millet varlığı, bir millet şerefi ve haysiyeti, bir millet büyüklüğü için bu kadar hata olamaz. Ben, mensup olduğum büyük milletimin böyle bir hatayı artık işlemeyeceği hakkında tam bir itimada sahip olmakla müsterihim ve iftihar ediyorum.
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve gü­venmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapa­bilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha teh­likeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olma­yan zararlar verebilir.
Sultanlarla, halifelerle yönetilmiş ve yönetilen mem­leketlerde vatan için, millet için en büyük tehlike, sultanların ve halifelerin düşmanlar tarafından satın alınmalarıdır. Bu çoğu kez kolaylıkla sağlana gelmiş­tir. Meclislerle yönetilen memleketlerde de, en öldü­rücü taraf, bazı milletvekillerinin yabancılar adına ve hesabına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır. Millet meclislerine kadar girebilmek yolunu bulabilen va­tansızlara tesadüf etmenin uzak bir ihtimal olmayaca­ğına, tarihin bu konudaki örnekleriyle karar vermek zorunludur. Bunun için millet, vekillerini seçerken, çok dikkatli ve kıskanç olmalıdır. Milletin hatadan korunması için tek güvenilir çare, düşünce ve hare­ketleriyle milletin güvenini kazanmış siyasal bir par­tinin seçimde millete rehberlik etmesidir.
İçinizde memleketi ve milleti en çok seven, aklına, anlayışına, vicdanına en çok güvendiğiniz insanları seçiniz. Ancak bu sayede Meclis sizin arzularınızı yapmaya, layık olduğunuz refahı temin gücüne sa­hip olacaktır.
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.